Bloğuma hoşgeldiniz güzellikler.....




19 Nisan 2012 Perşembe

HOMEOPATİ İLE TEDAVİ EDİLEBİLEN HASTALIKLAR



  Akut Hastalıklar ve Travmalar
 
  Burkulma, çarpma
  Yara iyileşmesi
  Bel ve boyun fıtıkları
  İltihabi ve infeksiyon hastalıkları
 
  Kronik ağrılar
 
  Artrit
  Romatizmal hastalıklar
  Diz ağrıları
  Fibromiyalji
  Bel ve Boyun ağrıları
 
    Allerjiler
 
  Mevsimsel allerjiler
  Saman nezlesi
  Gıda allerjileri
  Ürtiker
  Egzema
 
  Kadın hastalıkları
 
  Menopoz şikayetleri
  Ağrılı adet görme ve adet bozuklukları
  Cinsel problemler
 
  Çocuk davranış bozuklukları
 
  Hiperaktif çocuk
  Saldırgan çocuk
  Dikkat dağınıklığı sendromu
  Yatağa işeme
  İçe kapanıklık

 
  Psikolojik rahatsızlıklar
 
  Stres
  Korkular
  Depresyon
  Panik atak
  Uyku bozuklukları
  Spastik kolon
  Kabızlık
  İş stresi
 
  Nörolojik rahatsızlıklar                 
 
  Migren
  Baş ağrıları
  Multibl skleroz
  Nöropatiler
  Zona
 
  Diğer hastalıklar
 
  Vertigo (baş dönmesi)
  Uykuda diş gıcırdatma ve çene kilitlenmesi        
  Kekeleme
  Kronik yorgunluk sendromu
  Toplum önünde konuşma korkusu
  Ameliyat korkusu
  Kanser hastalarına destek
  Ameliyat sonrası destek
 

                                                                            Homeopati  İSTANBUL

17 Nisan 2012 Salı

MUCİZE KEŞİF " RÜYA ANALİZLERİ "




      Rüya analiz metodunun, kişinin kendini tanıma sürecinde  en kestirme yol olduğuna inanıyorum...  Neden ve nasıl keşfettim?
      Güzellik uzmanlarının mesleki donanımlarının dışında psikolojik rahatsıklıklar konusunda da donanımlı olmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü, bu hastalıklar günümüzde fazlasıyla yaygınlaştığından (yani güzellik kaygısı bol olan müşteri bolluğundan!)  her sokağa bir güzellik salonu açılır oldu fakat durum vahim bence, güzelleşicez derken hem parasından hem güzelliğinden olan üstelik de hasta olan (bir çoğu hasta olduğunun farkında bile değildir)  kadınlar hayal kırıklıkları ve hastalıkları artarak yaşamaya devam ederler... Tabi şansları varsa bilinçli bir uzmana denk gelmişlerse daha az zararla atlatabilirler orası ayrı...
      Güzel görünme kaygısını yoğun olarak taşıyan bir müşteriyi memnun etmek çok zordur.  Bu kişiler genellikle çok değişken ve memnuniyetsiz olur, güzelleşmek için sürekli bir arayış içindedirler.. Sosyal sorumluluk bilinciyle mesleğini icra eden, toplumsal sorunlara duyarlı  bir güzellik uzmanı müşterisinin zihnine her defasında, dış görünümün iç huzuruyla bütün olduğu ve güzelleşme takıntısıyla bakımlı olma halinin araskındaki farka dikkat çekerek bu konuda müşterilerinde bilinç oluşturma çabası içinde olmalıdır.
      Güzel görünme kaygısı taşıyan biri ile kendini seven bakımlı biri farklı değerlendirilmelidir.. Güzel görünme kaygısı taşıyan birinin erkek yada kadın olsun çok ciddi bir sorunu var demektir..Bu psikolojik sorunun temeline inilmesi ve tedavisi bizim uzmanlık alanımız değil ancak bu konuda ne tür tedaviler uygulandığı hakkında donanım sahibi olmak ve müşterimizi yönlendirmek biz güzellik uzmanlarının görevi olmalıdır.
       Mesleğimin bu 15. yılında ortalamanın üstünde güzel olarak değerlendirilebilecek  bir çok kadın inanılmaz gereksiz takıntılarla kendilerini çirkin hissettiklerini gördüm.  Kimi güzelim lüleli saçlarını maşalarla düzleştirerek yıpratmış, kimi esmer sarışın olma çabasında  kimi vücudundaki bir kaç kilo fazlayı takmış, bacaklarının kalınlığına kimi inceliğine,  kimi selülitlerine, çatlaklarına, kılcal damarlarına,  kimi burnundaki hafif kemere takmış durumda...
       Konunun öneminin daha iyi anlaşılması için yazımda kendimi ve bazı yaşadığım derin travmatik olayları ve bunların bende yarattığı izleri sizlerle paylaşmak istedim...
      Bu yazıyı, kendimle ilgili içsel bir sorgulama sürecinden sonra yazmaya karar verdim..  Yıllardır kendimle ilgili fiziksel kaygılarımdan neden kurtulamadığımla ilgili araştırmalar yaptım.. Tahlil sonuçlarımda hiç bir negatif olmadığı halde ve genetik olarak yatkın olmadığım halde saçlarım zamanından çok erken dökülerek tepesi fazlasıyla seyrekleşti, daima fazla yeme ve dolayısıyla fazla kilo alma sorunu yaşadım, sigara bağımlılığımdan kurtulamadım...Kendimi hiç bir zaman yeterince güzel ve değerli hissetmedim, her zaman bedenimde bir kusur buldum... Şimdi anlıyorum ki zihnimde "çirkin ve değersiz olduğum" inancı taşıdığım için beynim, bedenimi çirkinleştirmek için ne gerekiyorsa onu yapmış... Yıllardır bilinçli zihnimle bir sorun olduğunu farkediyordum ama nasıl çözeceğimi bilemiyordum....NLP, EFT, Reiki,  hipnoz, psikoterapi, kişisel gelişim seminerleri kitapları, telkin cd leri vs.. En nihayet rüya analizleri..
     Bu arayışlarım esnasında,  benim gibi psikolojik tedavi metodlarıyla çok ilgilenmiş en nihayetinde ilaçlara karşı bir tavır alarak tabiri caizse  antipsikiyatr olmuş olan fizik tedavi son sınıf öğrencisi  Cafer Kete ile tanıştım.. Panik atak sorununu kendi keşfettiği bedensel gevşeme ve rüya analiz yöntemiyle nasıl yendiğini anlattı bana sağolsun.... Rüya analiz yöntemini ilk defa duymamıştım daha önce Pskiyatr Nusret Kaya'nın da rüya analiz yöntemiyle hastalarını tedavi ettiğini kitabında okumuştum ancak iki kez aramış olmama rağman kendisine ulaşamamıştım. Cafer Kete ile  rüya analizleri seansları düzenledik ve yaklaşık 10 rüyadan sonra aradığımız cevabı bulduk...Çok acılı, üzücü bir süreçti benim için ancak, bedenimle barışık olmama halimin, kendimi değersiz hissetme halimin sebebini bulmuş olduk... Kendimi bedenime zarar verir hale getiren hikayemin ana hatları şöyle:
     Ben henüz ergen bile olmadığım halde din adamı olan babam alışmam için başımı kapattırıyor, vücut hatlarımı belli etmeyecek giysiler giymem konusunda zorluyodu.. Fakat bunu yaparken bu kapalılık durumunu bana kolay kabullendirmek için kapalı iken daha güzel olduğuma dair cümleler kullanıyor, başım açıkken saçlarımı eleştiriliyor, vücut hatlarımı belli eden kıyafetler giydiğimde aşırı derecede sinirleniyor ve ben onun göz zevkini bozduğum hissine kapılıyordum.. Çocukluk işte böyle hissediyor ve bunu zihnime farkında olmadan yerleştiriyordum.  Annem ise babamın hatalı davranışlarını pekiştiren aynı davranışları sergilediğinden erkek kardeşlerimden de aynı tepkileri alarak tüm çocukluk ve ergen yıllarım boyunca çirkin ve değersiz olduğum inancını zihnime kazıyordum... Mükemmelliyetçilik hastalığına yakalanmıştım farkında olmadan.. Henüz 13 yaşındaydım ve ergenliğe ilk adım attığım dönemlerde babam, artık başını açarak bir okula gidemezsin diyerek beni,  çok sevdiğim ve çok başarılı olduğum okuldan alıp imam-hatipe yazdırmaya karar verince okuldaki öğretmenlerim çıkışımı vermek istemiyor çünkü ben gerçekten okulun en sevilen ve en başarılı öğrencilerindendim ve beni onlar mezun etmek istiyordu.. Bu durumun beni havaya sokmasından korkan babam bana o zaman şöyle demişti:  "kızım sen aslında çok zeki bir kız değilsin, onlar seni benden ayırmak için seni yüceltiyor ve karnene haketmediğin halde  taktir veriliyor.."...... Ve böylece ben ne yaparsam yapayım erkekler tarafından değer bulamayacağım inancını beynime kazıyorum bilinçsizce... Bunlar,  yaşadığım ve hatırladığım bir kaç ayrıntı sadece... Daha derinlerde neler saklı olduğununu,  devam eden rüya analizlerim sonucu öğrenicem...
   Yetişkin bir kadın olduğumda ise aynaya baktığımda aslında güzel ve zeki  bir kadınsın diyorum kendime ancak bilinçaltım öyle baskın çıkıyor ki kendimi çirkin ve değersiz hissetmeye devam ediyordum.. Arkadaşlarım, çevremdeki kadınlar ne kadar güzel olduğumu, zeki ve başarılı olduğumu söylüyorlar ancak ben onların iltifat ettiğini, bana kendimi iyi hissettirmek için söylediklerini düşünüyordum ...Ne zamanki çevremdeki erkekler bana güzel olduğumu yada değerli olduğumu söylüyor işte o zaman kendimi gerçekten güzel ve değerli hissediyordum... Fakat her an yanımda bana güzel ve değerli  olduğumu söyleyecek bir erkek olmayacak elbette ki... Bu bir hastalıktı fakat bilinçli halimle kendi kendimi iyileştirecek yol yordam bilmiyordum..  Olumlu telkinler pek işe yaramıyordu...
       Neyse ki rüya analiz yöntemini keşfettim... Şimdi bu yöntemle beni hasta eden faktörü bulduğuma göre iyileşme yolunda yolu yarıladım demektir...  Bundan sonra tedavi aşamasına geçerek yolu tamamladığımda (yani olumsuz inanç kalıplarımı boşaltıp yerine olumlu inanç kalıpları yerleştirdiğimde) sonuçları sizlerle paylaşacağımdan emin olabilirsiniz...
     Yazımda son olarak babalara seslenmek istiyorum,  lütfen kızınıza bir mucize kadar güzelmiş gibi bakın.. Annelere sesleniyorum, lütfen kızınızın fiziksel kusurlarına odaklanmayın ve erkeklere sunduğunuz özgür alanı kadınlara da sunun...Tüm kadınlara sesleniyorum;

 KADINLIĞINIZA, ÖZGÜR ALANINIZA SAHİP ÇIKIN VE GÜZELLİĞİNİZİN FARKINA VARIN...                                     Sevgiyle kalın...
                                                                                                                 NEZAFET GÜNER

5 Nisan 2012 Perşembe

DOĞAL ÜRÜNLER GÜZEL KOKMAZ ÇOK KÖPÜRMEZ !!......


Çok köpüren şampuanda zararlı kimyasallar daha fazla. Şampuanın köpüğü için sodium laureth sulfate (SLS) adlı bir kimyasal kullanılıyor. SLS ise deriden emilerek vücuda alınıyor. Alınabilecek en iyi önlem ise iyi bir etiket okuyucusu olmak...


Rengârenk, mis kokulu köpük köpük kabaran şampuanlarla yıkanan saçlar yumuşacık oluyor, ahenkle dans ediyor. İçeriğindeki doğal bitki özleri ve vitaminlerle de saçı beslediği söyleniyor. Oysa, bu sentetik maddelerden üretilen şampuanlar aynı zamanda birçok zararlı kimyasal madde içeriyor. En yaygın olarak kullanılan ise sodium laureth sulfate (SLS) denilen madde. Şampuanlarda temizleme amaçlı köpüğü yüksek ve ucuz olan bu madde yaygın kullanılıyor. Ancak bir taraftan da saçtan ve deriden vücuda giriyor. SLS, diş macunlarında, sıvı sabunlarda ve birçok temizlik ürününde de bulunuyor. Cildin en hassas organlardan biri olduğunu belirten Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, deri yolu ile alınan kimyasalların doğrudan kana karıştığına dikkat çekiyor. Livaoğlu, SLS'nin vücuda etkilerini şöyle anlatıyor: "Ambalajların üzerinde sodium laureth sulfate (SLS) veya sodium lauryl ether sulfate (SLES) olarak yazılan bu kimyasal madde, deriden emilip organlarda birikme yapabiliyor. Ciltte alerjik reaksiyonlara sebebiyet verebiliyor. Bir araştırmada ise göz dokusuna zarar verip görme problemlerine neden olduğu görülmüştür. SLS'ye düşük miktarda olsa da dioksan diye adlandırılan kanserojen madde üretim sırasında bulaşabilmektedir. Bu nedenle de ayrıca risk oluşturmaktadır."
Normalde vücuttan atılması beklenen birçok madde sık kullanım sonucu özellikle karaciğer, böbrek ve yağ tabakasında birikebiliyor. Sık kullanılan bazı kozmetiklerin cildin en geçirgen bölgelerine uygulandığını vurgulayan Kudret Livaoğlu'nun verdiği bilgilere göre, derinin en geçirgen bölgeleri saç ve koltukaltı. Saç derisi, saç folikülleri; koltukaltı ise ter bezleri vasıtasıyla üzerindeki maddeleri hızlı bir şekilde emer. Saç spreyleri, parfümler ve pudralar solunum yoluyla, rujlar ve nefes kokusunu bertaraf için kullanılan parfümler yutularak, göz çevresi için pazarlanan ürünler o bölgedeki ince deri ve mukoza tarafından emilerek, saç boyaları, kremler, şampuanlar, deodorantlar vb. şekilde cilde uygulanan ürünler deriden vücuda giriyor. Şampuanlar da sentetik temizleyicilerden oluşan deterjanlar aslında. Saçta bekletilmeden yıkandığı için emilimin az olabileceği düşünülse de deterjanların yüzde 1'lik çözeltileri bile katı bir maddenin ciltten geçirgenliğini artırır. Ayrıca kullanılan suyun sıcaklığı arttıkça bu kimyasalların vücuda girmesi kolaylaşıyor.
DOĞAL ÜRÜNLER ÇOK KÖPÜRMÜYOR
Kozmetik ürünlerdeki zararlı kimyasallardan korunmak için doğal maddelerle üretilenleri tercih etmek gerekiyor. Doğal hammaddelere dayalı kozmetik ürünler de hazırlayan Kudret Livaoğlu, doğal ürünlerle ilgili şu bilgileri veriyor:
"Doğal ürünler çok köpürmüyor ve sentetikler gibi bir kez yıkamak temizlik için yetmeyebiliyor. Sentetik şampuanlarda köpüklerin kalıcı olması için ayrıca malzemeler katılıyor. Bunlardan biri Cocoamide DEA. DEA'nın; laboratuvar hayvanlarında yapılan incelemelerde beyin hasarına neden olduğu tespit edilmiş. Çok köpük daha iyi temizlik diyemeyiz ama doğal ürünlerin de sentetikler kadar temizleme gücü yoktur. Ortalama 3 günde bir saçını yıkayan kişi sentetik şampuanla bir kerede temiz hissediyorsa, doğal şampuanı iki kere kullanarak iyi sonuç alabilir."

  • Zararlı kozmetiklerden korunmak için ne yapmalı?
  • İyi bir etiket okuyucusu olun.
  • Mümkün olduğu kadar doğal alternatiflere yönelin.
  • Doğal ürün geliştiren firmaların markalarını destekleyin.
  • Yapılan araştırmaları takip edin.
  • Zararlı kimyasal içeren ürünlerden özellikle hamile, bebek ve çocukları uzak tutun.
  • Kimyasalların zararlarından korunmak için alınabilecek küçük önlemleri önemseyin.


                                                                                                Kaynak: http://www.zaman.com.

1 Nisan 2012 Pazar

Kozmetiklerde ki Zararlı Etkenler


Kozmetik ve cilt bakım ürünleri kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir.

Ne yazık ki, ilk bakışta size güzelliğin kapılarını açacağını düşündüğünüz, illüzyonlara büründürülmüş bu ürünlerin çoğunda potansiyel zararlı maddelerin kullanıldığı gerçektir. Oysa ki; insan sağlığı için üretilmiş bu ürünlerin, hiçbir şekilde zararlı toksinleri, potansiyel kanser yapıcı maddeleri, enfekte veya tahriş edici maddeleri içermemesi gerekir.

Kozmetik ürün kullanmıyorum” demeden önce bir kez daha düşünün

Kozmetik terimi, ilaç haricinde vücuda uygulanan her türlü ürünü kapsar. Ruj, makyaj malzemesi, oje kadar en az saç boyası, şampuan, el sabunu, deodorant, güneş kremi ve el losyonları da kozmetik ürünler arasında yer alır. Yapılan bilimsel bir çalışmada orta yaştaki bir erişkinin günde ortalama 9 kozmetik ürün kullandığı ve bunların 126 değişik içeriğe sahip oldukları belirlenmiş. İngiliz kadınlarının her yıl 2.26 kg kozmetik ürünü ağırlıkla deri yoluyla nadiren de ağızdan vücutlarına aldıkları tespit edilmiş. Bunların arasında ya yüz kremi ile emilen kanserojen maddeler ya da göz farı yoluyla alınan arsenik yer alıyor.

Kimyasalları deri yoluyla almak daha riskli

Bir rujda 28, bir deodorantta 26 ve bir adet saç spreyinde 23 adet kimyasal yer almakta. Tüm bu maddeler vücudumuzda çeşitli dönüşümlere uğrarken çoğumuz bunları herhangi bir endişe duymadan kullanırız. Öte yandan üreticiler de, bu kimyasalların ve ürünlerinin güvenli olduğunu iddia etmektedirler. Kozmetik kullanıcıları için temel güvenlik basamağı ürünün üzerinde yer alan uyarı yazısıdır. Ancak maalesef, çoğu üreticiler patent gizliliği gerekçesizle tüm içeriği listelemezler. Oysa ki; 400’den fazla toksik elementlerin artıkları, kanda ve yağlı dokuda bulunmuştur. Derimiz, vücudumuzun en büyük organıdır. Kimyasalları deri yoluyla almak, onları yutmaktan daha risklidir. Çünkü, ağızdan aldığımız maddeler ağız içinde, sindirim sisteminde yıkılmaya başlarken deri yoluyla direk vücuda giren ve hızla dolaşıma karışan kimyasallar, organlara hızla taşınacak ve belki yıllarca buralarda depolanacaktır.

Kozmetik ürünlerin zararlı etkileri astım ve kansere kadar götürebilir

Birçok bilim adamı tarafınca kabul edilen zararlı kozmetiklerin tanımı, çeşitli ürünlerin günlük kullanımı sonrası bir süre sonra ortaya çıkan sonuçları olarak ifade edilir. Bu sonuçlar arasında içerdiği boyalar veya kokular nedeniyle bazı kişilerde gözde sulanma, kızarıklık, deride hassasiyet gibi alerjik reaksiyonlar gelişebildiği gibi; kanser, astım ve doğumsal bozukluklar yer alır. Bazı kozmetikler, bir kez maruz kalmayla herhangi bir hastalık tablosu oluşturmazken; kimyasalın gittikçe artış gösteren etkileri ortaya çıkabilir. Özellikle başta deri, solunum yolu ve sindirim olmak üzere bütün vücut genelinde dağılım ve birikim olacaktır. Eğer vücutta yıkılıp atılma hızı vücuda alınma hızından daha yavaş ise vücut için son derece toksik nitelik taşıyacaktır. Kimyasal hassasiyet ile bağdaştıramadığınız bulgular da görülebilir. Bunların arasında sersemlik, halsizlik, sinirlilik, konsantrasyon bozuklukları veya hafıza uçuşmaları yer alabilir.
Kozmetik ürünlerinizi incelerseniz içinde yer alan maddelerinin birçoğunun aşağıda sunulan kimyasallar olduğunu göreceksiniz;

Diethanolamine (DEA) ve triethanolamine (TEA): Bilinen nemlendirici ajanlardır. Tek başına DEA veya TEA kanser yapıcı özellik göstermez. Ancak, nitrit içeren ürünlerle bir araya geldiğinde kanser yapıcı olabilir.

Nemlendirici ve toniklerde bulunuyor ama hızlı yaşlanmaya neden olabiliyor

Alpha-Hydroxy Acids (AHA): Nemlendirici, tonik, temizleyici, maske, yaşlılık lekelerini yok edici ürünlerde yer alır. AHA, ölü deriyi soyan bir madde olarak bilinir. Ancak uygulama sonrası derinin güneş ışığına % 50 daha fazla hassasiyet gösterdiği, derinin yaşlanma hızını artırdığı ve olası deri kanseri gelişimine neden olabildiği bilinir.
Formaldehit: Tırnak cilası, şampuan, sabun, deri kremlerinde yer alır. Bu yüksek tahriş edici ajan, deriden emildikten sonra alerjik reaksiyonlara, baş ağrısına ve hatta astıma neden olabilir. İçerik listesinde sıklıkla adı “formalin” diye ifade edilir. Japonya ve İsviçre’ de kozmetik amaçlı kullanımı yasaklanmıştır.

Propylene Glycol (PEG): Güneş kremleri, ruj ve banyo malzemelerinde yer alır. Endüstride anti-freeze olarak kullanılan maddenin içeriğinde de yer alır. Nemlendirici özelliği nedeniyle ürünlerin kurumasını önlemek amacıyla kullanılır. Ancak karaciğer ve böbrek üzerinde zararlıdır, deri ve gözü tahriş eder. Yüksek miktarda alındığında santral sinir sistemini baskılamakta ve daha az efektif çalışmasına neden olmaktadır. Bunun yerine gliserinli veya sorbitollü ürünler tercih edilebilir.

Banyo köpüğünde var ama gözde tahrişe neden olabilir

Sodium Lauryl Sulfate (SLS): Banyo köpüklerinde, diş macunlarında, şampuanlarda ve losyonlarda bulunur. Gerçekte bir makina yağıdır. Bu deterjanın beyine, kalbe ve karaciğere kolaylıkla girdiği ve bağışıklık sistemini bozduğu gösterilmiştir. Gözde tahrişe, deride döküntülere ve alerjik reaksiyonlara neden olur.

Vücut pudrasında bulunuyor ancak kısırlığa dahi neden olabiliyor

Talk: Makyaj ve vücut pudralarında bulunur. Talk, kayalarının kazınması ve sonrasında işlenmesiyle elde edilen bir mineraldir. İşleme esnasında bir dizi eser minerallerden arındırılırken asbest ile benzer özellikte olan küçük lifler ayrılmaz. Akciğer hastalıkları yapabileceği ve eğer genital bölgede kullanılırsa başta kısırlık olmak üzere üreme bozuklukları yapabileceği bilinmektedir. Yumurtalık kanseri ile ilişkilendirilmiştir.

Makyaj malzemelerinde var ama derinin nefes almasını engelleyebilir

Mineral yağ: Makyaj temizleme solüsyonları, ruj ve losyonlarda yer alır. Petrol türevi olan bu madde gözeneklerin tıkanmasından kansere kadar birçok durum ile ilişkilendirilir. Yoğunluğu, derinin nefes almasını engeller.

Tırnak bakım ürünlerinde var ama mantara neden olabilir

Methyl Methacrylate: Tırnak bakım ürünlerinde bulunur. Mantar enfeksiyonlarına ve tırnakta deformitelere neden olur. Uzun süreli maruz kalınmalarda, göz, deri ve akciğerleri  tahriş edici eder, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını bozar ve üreme problemlerine yol açar.

Fitalatlar: Tırnak cilası, saç spreyi ve losyonlar içinde sunulan fitalatlar, kremsi, ipeksi dokuyu sağlarken bir plastisizer olarak da plastiğe esnekliği kazandıran bir maddedir. Bazı fitalatların kanserojen olduğu, karaciğer, akciğer ve üreme organları üzerinde zararlı etkilerinin olduğu bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Aynı zamanda doğmamış erkek çocuklarının cinsiyet gelişiminde de olumsuz etkileri vardır. Kozmetiklerde bulunan iki fitalatın (dibutyl ve diethylhexyl), Avrupa Birliği ülkelerinde kullanımı yasaklanmıştır.

Parabenler: Birçok kozmetikte çeşitli kimyasallar yer alırken en fazla endişe duymamız gerekeni parabenlerdir. Parabenler, raf ömrünü uzatıcı olarak kullanılır. Makyaj temizleme losyonlarında % 99 yer alır. Kozmetik ürünlerinde propylparaben, methylparaben ve buthylparaben birlikte kullanır. Parabenler vücutta östrojeni taklit eden madde olarak bilinir. Vücutta hormanal etkileri artıran kimyasal maddelerin kullanılması özellikle öströjen hormonuyla artan göğüs kanserinin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Göğüs dokusundaki yoğun yağ oranı vücuttaki toksik maddelerin burada yoğunlaşmasına ve göğüs kanserinin en yaygın kanser çeşidi olmasına sebep olmaktadır. Erkek üreme fonksiyonlarında da olumsuz yan etkiler vardır.

Triklosan: Diş macunlarında, sabunlarda, şampuanlarda ve ev temizlik ürünlerinde kullanılır. Bu kimyasal, son derece karsinojen (kanser yapıcı madde) olup çok az bir miktarı bile vücuda alındığında soğuk terlemeler, dolaşım sorunları ve hatta koma gelişebilir.

Alüminyum: Deodorantlarda yer alır. Meme kanseri gelişimine neden olabilir.
 
Phenylenediamine: Saç boyalarında bulunur. Karsinojen olabilir.

Zararlı kimyasal koruyuculara karşı başarılı alternatifler olarak görülen bazı maddeler, tümüyle hafif, etkili ve daha az alerjik reaksiyona ve tahrişe neden olurlar; üzüm çekirdeği yağı, phenoxi ethanol, potassium sorbate, sorbic acid, vitamin E (tocopherol), vitamin A (retinyl, vitamin C (ascorbic acid).

Kaygılanmalıyız, çünkü;
• Sandığınızdan daha fazla kozmetik ürün kullanıyorsunuz
• Kozmetik etiketleri, tüm içerik listesini taşımıyor
• Parfümlerde toksik maddelerin listesi ise hiç bulunmuyor

MUTLAKA DİKKAT ETMENİZ GEREKENLER:

• Herhangi bir ürünü kullanmadan önce mutlaka bir dermatolog veya güzellik uzmanı ile görüşün.
• Ürünü almadan önce etiketini inceleyin
• Nelerden sakınmamız gerektiğini ve nedenlerini araştırın
• Toksik olmayan içeriğe sahip ürünlerin markalarını destekleyin
• Kokulu ürünlerden özellikle gebelerin, bebeklerin ve gelişim çağındaki çocukların sakınması gerekir
• Kozmetik ürünlerinizi satış döngüsünün hızlı olduğu yerlerden alın ki, raf ömrünü doldurmamış, bayatlamamış olsun. Uzun süre rafta bekletilmiş ürünlerin kanserojenik reaksiyonların gelişme riskini artırır.
• Kullanım esnasında bakteriyel bulaşın en az olabilecek ambalajlarda olanını tercih edin. Farklı kişilerin kullanabileceği ürünlerin yer aldığı kaptan direk almak yerine bir pamuklu çubuk veya tek kullanımlık aplikatörler, fırçalar ve spatulalar yardımıyla almak için özen gösterin.
• Kişisel bakım ürünlerinizin FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)  veya AB standartlarına uygun olmasına dikkat edin.
• Alerjik reaksiyon gelişme riskine karşı, ürünü sürmeden önce bir deri testi yapın
• Sentetik ürünlerin kullanımını azaltın, doğal ürünleri kullanmaya çalışın. İçlerinde birkaç madde ile bile yeterli etkiyi yapabilenini seçin
• Yatmadan önce yüzünüzdeki makyajı bol su ile çıkarın ki gece boyunca gözenekleriniz açık uyuyun.
• Konuya duyarlı olduğunuzu gösterin ve sesinizi duyurun. Uzun vadede kazançlı çıkacaksınız.
Kimyasallar ile çevrelenmiş durumdayız. Havada, suda, gıdalarda ve özellikle de kozmetiklerde yoğun olarak bulunan bu maddelerin tümünü ne yazık ki vücudumuz tam olarak parçalayamamaktadır. Hiçbir zaman kullandığınız kozmetiklerin kimyasal bir karışım olduklarını, sizi tazelerken hasarlandırdığını unutmayınız.