Bloğuma hoşgeldiniz güzellikler.....




30 Ocak 2012 Pazartesi

Kan gruplarımıza göre beslenelim....

Sadece bünyemizin ihtiyacı olan gıdalarla beslenirsek ; ne kilo alırız nede hasta oluruz..

İnsanın kan grubunun  ilk çağda sadece 0 olduğunu , çeşitli tahıl ve sebzeleri üretip kullanmaya başladığında kan grubunun değişim geçirip bu günkü grupların oluştuğunu biliyor  muydunuz..

 Şu aralar  çok moda olan york testi ( gıda  İntoleransı ) ile size uygun beslenme tarzınızı öğrenebilirsiniz. Veya bu konu ile ilgili bilimsel çalışmalar sonucu yazılmış kitaplardan yararlanabilirsiniz.

Gıda İntoleransı semptomları ;

 - Kronik yorgunluk sendromu ,

- Deri ve egzama hastalıkları ,

- Migren ,

-Obezite,şişmanlık,

- Ramotoid artrit , kas, doku rahatsızlıkları ,

- Bağırsak mide sorunları.

Tüm bu rahatsızlıkları uzun süreli yaşayan ve ilaç tedavisi ile sonuç alamayan kişiler gıda intoleransı yaptırarak çözüm bulabilirler.

Bende size bu konuda bir kaç örnek vereceğim.Bu örnekleri uygulamaya geçmeden önce kan grubunuzu  bilmeniz gerekiyor.Tabi her yaştaki kişiler için geçerli değil bu uygulamalar.

- Özellikle hamileler ,

- Ergenliğe geçmemiş çocuklar,

- Tansiyon, böbrek gibi kronik rahatsızlığı olanlar,

-Şeker hastaları (doktorlarının gözetiminde olabilir ) kişiler için uygun değildir.

                                              KAN GRUPLARI

İnsanların kanları, alyuvarlardaki aglütinojenlerin çeşitlerine ve durumuna göre gruplandırılmıştır.
İnsan kanı temel kan grupları olarak 0 (sıfır), A, B ve AB olmak üzere dörde ayrılmıştır.
0 (sıfır) gurubu kanda, alyuvarlarda aglütinojen yoktur.
A  gurubu alyuvarlarda yalnız
B ve AB gurubu alyuvarlarda ise hem A hem de B aglütinojenleri bulunur.
Rh  Nedir Kan grupları üzerinde çalışmalar sürerken bazı insanların kanlarında bulunan alyuvarlarda Rhesus faktörü adı verilen bir maddenin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Rhesus faktörü kısaca Rh faktörü olarak belirlenmektedir. Rh faktörü pozitif (+) ve negatif (-) işaretleriyle belirtilir. İnsanların yüzde 85inde Rh faktörü pozitif olarak vardır. İnsanların yüzde 15inde ise Rh faktörü yoktur ve bu insanlar Rh (-) olarak belirlenir.

                              KAN GRUBLARININ  RUHSAL  ÖZELLİKLERİ

0 GRUBU  “Sıcak”

Olumlu yönleri: Özgüven sahibi, güçlü karar mekanizmasına sahip, sadık, kendi kararını kendi veren, eleştirici.

Olumsuz yönleri: İşkolik, duygusal, inatçı, soğuk, bencil, geçimsiz, endişeli

Gerçekler :dünyadaki insanların %38’ı 0 negatif, %6’sı ise 0 pozitiftir.

Özellikleri: Sosyal, enerji dolu, çok hareketli, gerçekçi, arkadaş canlısı, gösterişli, uçuk. Önüne çıkan şansları anında kullanır. Yeni bir projeye hemen atılabilir, yeni fikirler üretmeye yatkındır. Dikkati çabuk dağılır, kuvvetli duygulara sahiptir ve kendini iyi ifade edebilir.


Her an muhalefet olabilir ama bu duruşundan hemen vazgeçebilir. Diğer kan gruplarından olan kişilere çabuk kapılabilir. Hırslı ve detaycı olan bu kişilik ortama kolay adapte olabilir. Hissettiklerini kolayca ortaya çıkartabilir, doğuştan zariftir.

Özet: Olumlu, aktif, bağımsız, risk almayı seven, dramatik bir yaşama sahip, zaman zaman bencil, romantik, arkadaşlarından etkilenen, organizasyon yeteneği gelişmiş, gururlu, birilerine dokunmayı ve birilerinin ona dokunmasını seven, hedefe kitlenen, boyun eğmeyi sevmeyen, açık sözlü.


 GRUBU  “Cool..”


Olumlu yönleri: Dikkatli, sempatik, özverili, kibar, dürüst, sadık, uyumlu, empati kurabilen.

Olumsuz yönleri: Çok kuruntulu, duygusal, sinirli, kararsız, içine kapalı, sulu.

Gerçekler: Dünyadaki insanların %34’ü A negatif, %6’sı ise A pozitiftir.

Özellikleri: Sinirlense bile sakin kalmayı başarır. İçe dönük, kamuoyuna duyarlı, sorumluluk sahibi. Sinirliyken bile güvenilir ve etrafındakilerin kafası karıştığında her şeyin sorumluluğunu üzerine alabilir. Utangaç olduğu zamanlar vardır. İnsanların yanında bazen sinirli olabilir. Etrafına karşı duyarlı olmasına rağmen başkaları tarafından yanlış anlaşılabilir.

Bir doğa düşkünüdür ve kalabalık ortamları pek sevmez. Değişime çok açık değildir, kendine ait bir dünyaya ihtiyaç duyar hatta karamsar bile sayılabilir. Değişikliğe açık olmadığı için duygusal tarafından dolayı bu kan grubundan olan kişiler genelde yaratıcı güce sahip sanatçılardır.

Özet: Temkinlidir, yardımseverdir, sorumluluk sahibi, iç huzura ve güçlü bir hafızaya sahiptir, grup çalışmasında başarılıdır, resmiyeti sever, sakindir, kurallara uyar, insanlarla olan ilişkilerine değer verir, çok hassastır, başkalarının ona dokunmasından hoşlanmaz.

B GRUBU  “Aktif”

Olumlu yönleri: Neşeli, dışarı çıkmayı seven, olumlu, maceracı, aktif, duygusal, kibar.

Olumsuz yönleri: Unutkan, kararsız, dağınık, gürültücü, abartmaya yatkın, spontane.

Gerçekler: Dünyadaki insanların %9’u “B” negatif %2’si ise “B” pozitiftir.

Özellikleri: Mantıklı, organizasyon yeteneği gelişmiş, akla duygudan çok önem veren, yaratıcı. Her şeyin yolunda gittiğini gördüğünde kendini harika hisseder. Yaptığı işe konsantre olarak başka şeyleri görmezden gelebilir. Enerjik ve amaca yönelik hareket eder, herhangi bir konunun fanatiği olabilir ve o konuda sonuna kadar uğraşır.

Girişimciliğe açık olmasına rağmen takım oyunlarında ise pek başarılı değildir, çünkü o takım yapısına karşıt bağımsız bir kişiliktir. Olumsuz şeyleri dışa vurmak yerine içe atar, sorunları çözmek için gerçekleri göz önünde bulundurur, çok fazla soğuk ya da resmi olarak görülebilir, arkadaşlarına kendini pek açmaz.

Özet: Neşeli, bencil, kaprisli, gelenek ve göreneklere karşıdır, sosyal, eğlenceli, duygusal, özünde yalnız, kolay neşelenebilen, kibar, bağımsızlığına çok düşkün, güçlü bir kişiliğe sahip, işlerini kendi yöntemine göre yapan, geçinmesi kolay, maceracı, dokunmayı ve birinin ona dokunmasından hoşlanır.

AB GRUBU  “Rahat”

Olumlu yönleri: Hassas, gururlu, diplomatik, sempatik, çabuk öğrenen, zevk sahibi, herkesle kolay anlaşabilen.

Olumsuz yönleri: Devamlı şikayet eder, farklı ve değişken ruha haline sahiptir, çok düşünür.

Gerçekler: Dünyadaki insanların %4’ü AB negatif, %1’i AB pozitiftir.

Özellikleri: Zıtlıkların bir arada olduğu bir karakterdir: Örneğin sosyaldir aynı zamanda utangaçtır. Ne yapacağı önceden kestirilemez. Arkadaşlarına bağımlıdır fakat eğer çok üzerine gelinirse isyan edebilir, sosyal ortamlarda zaman zaman utangaç zaman zamansa cesurdur.

Yaratıcı/sanatçı bir yönü vardır. Zorlayıcıdır. Psikoloji, astroloji ve falla ilgilenir, iyi bir politikacı ya da diplomat olabilir. Çok geniş tavırlar sergileyebilir, problemleri sezmek ve engellemek konusunda çok başarılıdır.

Şehir atmosferini sever ama bazen kapalı alanlarda kalmaktan hoşlanmaz. Yaşadığı ev onu düşünmeye ve hareket etmeye motive etmeli, yaptığı her şeyde başarıya ulaşır.


Özet: Gizemlidir, mantıklıdır, ekonomiktir, etkilidir, genelde eleştiricidir, analitik bir düşünce yapısına sahiptir, duygusuzdur, orijinaldir, yalnız kalmayı sever, çabuk sıkılır, çevresine kolay uyum sağlar, içgüdüsel duygulardan nefret eder, insanlara faydalı olmaya çalışır, başkalarının ona dokunmasından hoşlanmaz.

                                                                                                 Devam edecek...........

29 Ocak 2012 Pazar

.:HobiBox:.: ''CAMHEDİYE'' den ''HobiBox'' takipçilerine ''KRİS...

.:HobiBox:.: ''CAMHEDİYE'' den ''HobiBox'' takipçilerine ''KRİS...: Mutlu akşamlar Blog dostları. Yeni hediyelerle yine geldim. Bilenler biliyor, çekilişlere ne katıldım ne düzenledim şimdiye kadar (hep...

27 Ocak 2012 Cuma

ASİDİK VE ALKALİ BESLENME

Bu karda kışta kim düşünür diyet yapmayı ?.Daha  yaza çok var değil mi ?..Bahar sonu gideriz bi merkeze iki üç haftada veririz kiloları, kurtuluruz selülitlerden :))))) Size hayal ettiğiniz vücuda ve sağlıklı  bedene kavuşmanın o kadar da zor olmadığını söylesem.....

  Diyet  olmayan  vücudumuzu ödem den ve yağlardan arındıran, kilo ve kalori verdiren , selülitlerden,   kurtulmanın çok kolay bir yolu var desem..Aynı zamanda gençlik tazelik ve arınmanın çok kolay yolu..

Sağlıklı yaşamın anahtarı, vücut ph değerinde saklı! Peki , siz vücudunuzun ph değerini biliyor musunuz? PH değerini hangi gıdalar olumlu, hangileri olumsuz etkiliyor? Sağlıklı yaşamın anahtarı elimizde , neden kullanmıyoruz ?

Sağlıklı beslenme gündemimizin en önemli konularından! Doğal olarak üretilmiş gıdaların önemini artık hepimiz biliyoruz… Ancak, doğal gıdaları tüketirken, oran ve etkilerini göz ardı ettiğimizde, farkında olmadan fayda yerine zararlarını görebiliyoruz. Peki ama neden?

Vücudumuzun pH değerinin önemi nedir? Yediğimiz gıdalar, vücut pH değerini nasıl etkiliyor? Alkali gıdalar neler? Asidik gıdalar neler?

pH değerinin sağlığımız için önemi nedir?

 “Asidik bir vücut hastalıkları kendine çeken güçlü bir mıknatıstır.” Bu nedenle de vücudun pH değerini olması gereken seviyede dengede tutmak, sağlıklı olmak ve iyi hissetmek için atılabilecek en büyük ve önemli adımlardan biridir."

Sağlıklı bir vücudun pH değeri ne olmalı?

"Vücudumuzun değişik organlarının pH değeri, söz konusu organların fonksiyonlarına göre değişiklik gösterirken, hücre, doku ve organlarımıza oksijen, su ve diğer besinleri taşımak ve atıkları boşaltmak için aracılık eden kanımızın ideal pH değeri 7,365 olarak ifade edilir ve 7,35 – 7,45 aralığı genel anlamda sağlıklı olarak değerlendirilir.

Bu seviyenin altı ve üstü vücutta türlü rahatsızlık ve hastalık oluşumuna uygun bir ortam olduğu anlamına gelir ve pH 7,0 seviyesini nötr olarak kabul edersek 7’nin altındaki değerler asidik, 7’nin üstündeki değerler de alkali olarak adlandırılır. Bu nedenle sağlıklı bir beden için pH değeri olarak 7,35 – 7,45 aralığında olması istenen kanımızın sağlıklı olduğunda hafif alkali bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz.

pH= 0–1–2–3-4–5–6–7(Nötr)– SAĞLIKLI –9–10–11–12–13–14
                 Asidik                         Alkali (Bazik)

Vücudumuzda, asidik bir ortam (pH 7’nin altındaki değerler) birkaç nedenle oluşabilir ki bunlar ağırlıklı olarak asidik gıdalarla beslenmek, duygusal stres, toksik yüklenme, bağışıklık sisteminin türlü reaksiyonları, oksijen ve/veya diğer besinlerin hücreler tarafından emiliminin gerçekleşememesi gibi problemler olabilir."

Asidik bir ortamda ne gibi sorunlar ortaya çıkar?

  •  Vücudun mineral ve diğer besinler ile ilgili emilim kabiliyeti azalır. 
  •  Hücrelerdeki enerji üretimi düşer. 
  •  Vücudun hasar görmüş hücreleri onarma gücü azalır. 
  •  Vücudun zararlı ağır metalleri vücuttan atma -temizleme- gücü azalır 
  •  Tümör hücrelerinin gelişimini destekleyen bir ortam yaratılmış olur. 
  •  Vücut kronik yorgunluk ve diğer hastalıkların oluşumuna uygun, açık, bir duruma gelir.


Özetle; ph 6,9 gibi oldukça hafif denilebilecek asidik ortam bile birçok hastalığın oluşum ve gelişimi için “uygun bir ortam” anlamına gelir.

Asidik vücut sorunu, ağırlıklı olarak hayvansal gıdalarla beslenen toplumlarda daha sık görülür ki bunun ana sebebi et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi ağırlıklı asit üreten gıdaların alkali olan taze sebze gibi gıdalara göre daha yoğun tüketilmesidir.

Buna ek olarak, işlenmiş beyaz un, şeker gibi gıdalar, işlenmiş içecekler ve kahve gibi alışkanlıklar da vücutta asidik bir ortam oluşumuna destek olurlar.

Ayrıca Aspartam gibi yoğun miktarda asit oluşumuna sebep olan maddeler içeren tatlandırıcıların da vücudumuzdaki asit oluşumuna katkısını unutmamak gerekir.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı vücudumuzun asidik ortamını dengelemek ve pH seviyemizi istenen şekilde düzeltmek, 7,35-7,45 seviyelerinde dengelemek, istiyorsak yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri yaşam biçimimizi gözden geçirmek ve zararlı olan her şeyi hayatımızdan yavaş yavaş da olsa çıkarmak için karar alarak küçük adımlarla da olsa uygulamaya geçmektir.

Neyi, ne oranda tüketmeliyiz?

"Sağlığımızı korumak için, gıdalarımızın yüzde 75’inin alkali ve yüzde 25’inin asit oluşumunu destekleyen türde olması önerilir. Tedaviye destek amaçlı beslenmede ise bu oranın yüzde 80-90 alkali, yüzde 10-20 asit şeklinde olması gerekir."

Peki, alkali ve asidik gıdaları nasıl ayırt edebiliriz?

Genel olarak ne nedir sorusunun cevabı ise şöyle verilebilir;

  •  Yeşil taze ve çiğ sebzeler, bezelye, fasulyeler, katkısız baharatlar, çiğ kalın kabuklu kuru yemişler ve çiğ çekirdekler gibi besinler ALKALİ ortam oluşumunu desteklerler.
  •   İstenmeyen asidik ortam oluşumunu destekleyen gıdalar ise et, balık, kümes hayvanları, yumurta, tahıllar ve bakliyat olarak özetlenebilir."


Asidik bir vücudu nasıl ALKALİ’ye döndürebiliriz?

"Asidik bir vücut hastalıkları kendine çeken güçlü bir mıknatıstır ve yediğimiz ve içtiğimiz her şey vücudumuzun pH seviyesini etkilediği içindir ki “denge sağlıklı bir bedenin anahtarıdır” denilebilir.

Aşağıda vereceğimiz listeler vücudunun pH seviyesini ayarlamaya ve dengede tutmaya çalışan kişiler için bir rehber olabilir.

Listeler hazırlanırken pH seviyeleri 0-14 aralığında dikkate alınmış ve 7’nin altı pH derecesine sahip olanlar ASİDİK (düşük oksijenli) ve 7’nin üstü pH derecesine sahip olanlar da ALKALİ ortamı destekleyenler olarak gruplanmıştır.

Bir gıdanın vücutta asidik ya da alkali ortam oluşturma potansiyeli, gıdanın kendisinin sahip olduğu pH değeri ile ilgili değildir.
- Örneğin limon çok asidik bir meyve olmasına rağmen sindirim sonucu ortaya çıkardığı üretim vücut için alkali bir ortam yaratımını destekler ve bu yüzden de limon kendisi asidik olmasına rağmen vücut için alkali ortam oluşturan bir meyvedir.
- Benzer biçimde hemen hemen tüm et ürünleri sindirim öncesi alkali yapıda olmalarına rağmen, sindirim sonunda ortaya çıkan asidik kalıntılar vücutta asidik bir ortam oluşumunu desteklediği için aşağıdaki tablolarda asidik gıdalar bölümünde karşınıza çıkacaklardır."

VÜCUDUN ALKALİ OLMASINI DESTEKLEYEN GIDALAR:

ÇOK ÖNEMLİ NOT:
Aşağıdaki sebzelerin bolca ve 45 derece üzerinde hiçbir işlem görmemiş  (mümkünse çiğ ) şekilde tüketilmeleri önerilmektedir.

Vücudu ALKALİ yönde destekleyen SEBZELER:



  •  Bal kabağı ,
  •  Biberler ,
  •  Brokoli ,
  •  Brüksel lahanası, 
  •  Hardal yaprakları, 
  •  Havuç ,
  •  Her tür yeşillendirilmiş filiz (buğday çimi, arpa çimi, ay çekirdeği filizi vb), 
  •  Ispanak ,
  •  Kabak ,
  •  Kara lahana, 
  •  Karnabahar ,
  •  Kereviz Sapı, 
  •  Kıvırcık lahana, 
  •  Kuşkonmaz ,
  •  Lahana ,
  •  Pancar ,
  •  Patlıcan ,
  •  Pazı ,
  •  Salatalık, 
  •  Sarımsak, 
  •  Soğan ,
  •  Su teresi ,
  •  Şalgam ,
  •  Tatlı patates, 
  •  Yaban havucu, 
  •  Yeşil kıvırcık salata (her tür), 
  •  Yeşil otlar (maydanoz, dereotu, nane, fesleğen, ısırgan otu vb),


Vücudu ALKALİ yönde destekleyen MEYVELER:

  •  Armut ,
  •  Domates, 
  •  Dutsu meyveler (frambuaz, böğürtlen vb) ,
  •  Elma ,
  • Greyfurt, 
  •  Hurma ,
  •  Karpuz ,
  •  Kavun ,
  •  Kayısı ,
  •  Kiraz ,
  •  Kivi ,
  •  Kuru incir, 
  •  Kuru üzüm, 
  •  Kuş üzümü ,
  •  Limon ,
  •  Mandalina ,
  •  Misket limonu, 
  •  Muz ,
  •  Nektarin,
  •  Şeftali,
  •  Üzüm ,
  •  Vişne.


Vücudu ALKALİ yönde destekleyen PROTEİNLİ GIDALAR:

  •  Çiğ badem ,
  •  Çiğ -kavrulmamış- ay çekirdeği, 
  •  Çiğ -kavrulmamış- balkabağı çekirdekleri, 
  • Çiğ -kavrulmamış- kabak çekirdeği ,
  •  Darı ,
  •  Filizlendirilmiş çekirdekler (ay çekirdeği gibi), 
  •  Kestane ,
  •  Keten tohumu.


Vücudu ALKALİ yönde destekleyen DİĞER GIDALAR:


  •  Alkali iyonize su,
  • Arı poleni ,
  •  Bitkisel çaylar, 
  •  Buğday çimi suyu, 
  •  Elma sirkesi ,
  •  Her tür hindiba, 
  •  Hindistan cevizi yağı, 
  • Doğal maden suyu ,
  •  Doğal probiyotikler, 
  •  Yeşil çay ,
  •  Taze sıkılmış yeşil sebze ve meyve suları,
  • Karbonatlı su.



Vücudu ALKALİ yönde destekleyen TATLANDIRICILAR:


  •  Stevia (Stevya) ,
  •  Çiğ Agave Şurubu,
  • Hurma ezmesi.


Vücudu ALKALİ yönde destekleyen BAHARATLAR


  •  Acı kırmızı biber 
  •  Deniz tuzu 
  •  Hardal 
  •  Her tür ot (kekik, nane vb) 
  •  İsot 
  •  Köri 
  •  Tarçın 
  •  Zencefil


VÜCUDUN ASİDİK OLMASINI DESTEKLEYEN GIDALAR:
(Dikkatli ve az  tüketilmeleri önerilmektedir!)

Vücudu ASİDİK yönde destekleyen YAĞLAR:


  •  Fıstık yağı 
  •  Hamur işleri için özel yağlar 
  •  Keten tohumu yağı 
  •  Susam yağı 
  •  Zeytinyağı

Vücudu ASİDİK yönde destekleyen MEYVELER:

  •   Portakal
  •  Erik 
  •  Kızılcık 
  •  Kuru erikler


Vücudu ASİDİK yönde destekleyen TAHIL ve UNLAR:


  •  İşlenmiş arpa ,
  •  Her tür pirinç ,
  •  Her tür yulaf ,
  •  İşlenmiş buğday/beyaz un ,
  •  İşlenmiş kara buğday ,
  •  İşlenmiş kepek,


Vücudu ASİDİK yönde destekleyen SÜT ve SÜT ÜRÜNLERİ  VE İÇECEKLER


  •  Dondurma ,
  • Her tür peynir ,
  • Süt ,
  • Tereyağ,
  •  Siyah çay , kahve,
  •  Alkol, sigara,


Vücudu ASİDİK yönde destekleyen KURUYEMİŞ ve YAN ÜRÜNLERİ:


  •  Ceviz ,
  •  Tahin ,
  •  Yer fıstığı ,
  • Yer fıstığı ezmesi,


Vücudu ASİDİK yönde destekleyen HAYVANSAL PROTEİNLER:


  •  Dana eti ,
  •  Her tür av eti ,
  •  Her tür balık ,
  •  Hindi ,
  •  Kuzu eti ,
  •  Sakatat ,
  •  Sığır eti ,
  •  Tavuk ,.
  •  Tuzlanarak kurutulmuş etler (pastırma gibi)..
Vücudu ASİDİK yönde destekleyen BAKLİYAT türü gıdalar:
  •  Bezelye, 
  •  Kuru fasulye, 
  •  Mercimek ,
  •  Nohut ,
  •  Siyah fasulye ,
  •  Soya fasulyesi,

Vücudu ASİDİK yönde destekleyen diğer ürünler:


  •  Her tür kimyasal koruyucu ,
  •  İlaçlar ,
  •  Her tür tarım ilaçları .


  Tabi sadece doğru ve alkali beslenme tek başına yeterli değil. Ruhsal olarak ta asidik ve alkali duygularımızı dengelemeliyiz.

ALKALİ DUYGULAR              &                ASİDİK DUYGULAR

Affetmek,                                                       Hayatınızdaki keşkeler,
Kabul etmek,                                                  Kabullenmemek,
Paylaşmak,                                                     Kıskançlık,
Tatile çıkmak,                                                Öfke,
İbadet etmek,                                                 İnançsızlık, ait olamama,
Dinlenmek,                                                     Endişe, kaygı,
Spor yapmak ,                                               Çok çalışma,uykusuzluk,
Gülmek,                                                         Sevgisizlik,
Aşık olmak :)                                                  Yanlız yaşamak.
Lise arkadaşları ile görüşmek,
 Gerçek anlamında sağlıklı ve fit bedene sahip olmak için en az 1 ay, aralıklarla altı ay yapılmalı.

BURADAKİ BİLGİLER BİRÇOK BİLİMSEL ÇALIŞMANIN IŞIĞINDA HAZIRLANMIŞ BİLGİ AMAÇLIDIR.İLAÇ KULLANAN, KANSER HASTALARI DOKTORLARININ GÖZETİMİNDE YAPABİLİR. HAMİLELER ASLA UYGULAMAMALI !!!!!

                                                  Sağlıklı  vücut , sağlıklı ruh diliyorum....

23 Ocak 2012 Pazartesi

Selülite çözüm için yağ yakıcı kumaş üretildi


Denizli'de bir tekstil firması acı biber, ahududu, zeytinyağı gibi bazı gıda ürünlerini nanoteknolojiyle kumaşa işleyerek yağ yakıcı kumaş üretti.


Selülite çözüm için yağ yakıcı kumaş üretildiTan Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Tan, AA muhabirine yaptığı açıklamada su, şarap, yağ, kir geçirmeyen ve leke tutmayan, kırıştırıldığında deformasyona uğramayan birçok kumaş ürettiklerini söyledi.
Denizli'nin dokuma sektöründe tarihi bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatan Tan, kumaş üreticileri olarak gelişen teknolojiyi kullanmak zorunda olduklarını belirterek, ''Bu doğrultuda şirketimizdeki Ar-Ge çalışmalarıyla katma değeri yüksek kumaşlar üretmeye başladık. Yapılan Ar-Ge çalışmalarının ardından Denizli'de üstün özelliklere sahip 11 çeşit özel apreli kumaş üretmeyi başardık'' dedi.
Yurt dışında da devam eden AR-Ge çalışmaları sonucunda vücudu sıcağa ve soğuğa karşı koruyup vücut ısısını 37 derecede sabit tutan kumaşlar ürettiklerini ve yurt dışından yoğun talep aldıklarını ifade eden Tan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz bununla yetinmedik. Ar-Ge çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürerek, acı biber, ahududu, zeytinyağı gibi bazı gıda ürünlerini nanoteknolojiyle kumaşa işleyerek yağ yakıcı kumaş ürettik. Kumaş, insan vücudunu sıklaştırıyor. Yağların eritilmesine yardımcı oluyor. Organik olduğu için vücuda herhangi bir zararı yok. Takım elbise, gömlek, pantolon başta olmak üzere, bir çok alanda kullanılması için üretilen kumaşlarla bir hafta içerisinde iki kilo yağ yok ediliyor. Kadınların enbüyük düşmanı olan selülit ile çağın hastalığı olan obeziteye önlem alma açısından ürettiğimiz kumaşlarımızı ihraç etmeye başladık.''
Tan, ihracata başladıkları yeni ürünün, kısa süre içinde yurt içinde de tezgahlarda yer alacağını belirterek, en büyük amaçlarının Türk tekstilcisinin sesini dünyaya duyurmak olduğunu kaydetti.
Denizli Organize Sanayi Bölgesi'nde 45 bin metrekarelik alana kurulu fabrikalarında üretime devam ettiklerini ifade eden Tan, 375 kişinin çalıştığı fabrikada üretilen kumaşların AB, ABD ve Rusya'ya ihraç edildiğini söyledi.
Tan, 1994 yılında Türkiye'nin ilk antibakteriyel kumaşını ürettiklerine de değinerek, şöyle konuştu:
''İsviçreli Sanitized firması ile yaptığımız anlaşma doğrultusunda antibakteriyel kumaşlarımızı ürettik. O günlerden bugüne kadar gerek boyama, gerekse üstün özellikli apre Ar-Ge çalışmalarımız sürüyor. Bir yıldan bu yana devam eden çalışmalarımız sonunda Avrupa'nın en yüksek standartlarında üretime başladık. Şu anda kapasitemizin yüzde 20'sini Ar-Ge çalışmalarının yapıldığı kumaş dokuması ve boyamasına ayırdık. Aylık 1 milyon metre üretim kapasitesine sahibiz. Boya apre tesislerinde dünyaca ünlü özel kimyasallar üreten Hunstman, Clariant, Dystar, Rudolf Duraner, Pulcra firmaları ile özel anlaşmalarımız oldu. Çok sayıda akreditasyona sahip olduk.''

21 Ocak 2012 Cumartesi

DR. ROLLER NEDİR ?

  Micro needle roller tekniği ile cilt , vücut bakımlarında ve sorunlarında daha kolay çözümlere kavuşabileceğiz.

Dr. Roller, 0.25mm ile 2.5mm’lik cilde özel ignelerden yapılan ve Dermal Döner Silindir Sistemi olarak adlandırılan cilt bakım cihazlarıdır.

İğne



Cihazdaki en önemli özellik iğnelerdir. Dr. Roller ürünleri, diğer ürünlerinkiyle kıyaslandığında daha etkili sonuçlar alınmasını ve daha rahat işlem yapılmasını sağlamak için çok düzgün ve ince delikler açmayı kolaylaştıran tıbbi olarak yüksek sağlık derecesinde paslanmaz çelik iğnelerden üretilmiştir.



Ürün güvenilirliği



ISO 11137’ye uyumlu, steril gama ışınları kullanılır.

Teknolojimizin ana yapısı ve rekabet avantajımız, uygulama esnasında direkt olarak cilde temas eden iğnelerin güvenilirliğinde saklıdır. Ürünlerimizde tıbbi olarak yüksek saflık derecesinde, paslanmaz çelik materyalin kullanımı ciltte oluşabilecek herhangi bir yan etki ya da kontaminasyonu önlemektedir. “Sıfır Mikrop Barındıran” ürünler, gama ışınları kullanarak sterilizasyon sağlanan Güney Kore’deki 2 ünitenin birinde ve ISO 11137’nin şart koştuğu gama sterilizasyon tehlikelerine karşı eğitim almış personelimizce


Montaj

Dr. Roller ürünlerinde kimyasal madde kullanılmaz. Montaj işlemi sırasında yapıştırıcı maddelerin kullanıldığı bazı diğer ürünlerin aksine kenarlama montaj mekanizması kullanılır. Kalite kontrolümüzde her parça kullanılmadan önce 300 büyütme yapan mikroskoplarla sıkı bir denetimden geçirilir.

Dr. Roller Onay Belgesi

Dr. Roller ürünleri Güney Kore Gıda ve İlaç Dairesi tarafından GMP belgesiyle uluslararası üretim kalitesi de verilerek onaylanmıştır. Dr. Roller ürünleri çok sayıda ulusal ve uluslararası patentlere ek olarak uluslararası standart kuruluşundan ISO 13485, ürün güvenilirliğinde CE ve FDA sertifikasına da sahiptir.

Dr. Roller Uygulaması Nedir?

Dr. Roller uygulaması, dermiste bulunan bir tüyden bile daha ince olan 0.07mm çaplı 192 tane ince, terapötik etkili delik açarak düzensiz kolajen oluşumunu ortadan kaldırmakta, doğal kolajen oluşumunu tetiklemekte ve cilt hücrelerini yenilemektedir.

Avantajlar :

Diğer birçok cilt bakım uygulamaları programlarının aksine, Dr. Roller uygulaması ciltte tahriş ya da lekelenmeye neden olacak hiçbir işlem yapmaz. Cilde zarar verici cilt yenileme işlemi yapılmaz. Bunların yerine, uygulama, yalnızca cildin doğal iyileşme mekanizmasını kullanmakla kalmaz, aynı zamanda cildin elastikiyetini arttıran ve yara izlerini iyileştiren kolajen oluşumu için cildin kendi kapasitesini kullanır. Hiçbir yan etkisi yoktur, aksine uygulamaya hızlı yanıt alınmasını sağlar. İğneler aracılığıyla oluşturulmuş binlerce delik sayesinde dermis tabakasındaki yapılardan yenileyici ve sürekli bir etki sağlanır. 

Uygulama Alanı :

Dr. Roller’un uygulama alanı, yara izlerinin ya da yanıkların sebep olduğu yaraların iyileştirilmesi ve saçlı deride saç köklerinin güçlenmesi ve saç dökülmesini engellemeye yardımcı cilt bakım uygulamalarını da kapsar.

Dr. Roller’ın renk açma, kırışıklıkları önleme ve cilt esnekliğini arttırma gibi cilt bakım uygulamalarında eşsiz ve etkili bir tesiri vardır. Kendi kendini yenileyen kolajen ve iğnelerin oluşturduğu küçük kanallar diğer cilt bakım uygulamalarıyla ya da herhangi bir solüsyonla birlikte kullanıldığı zaman hiçbir yan etki korkusu olmadan çok iyi sonuçlar verirler.
Dr. Roller ile yapılan uygulamalara ek olarak renk açıcı içeren bir solüsyon kullanılırsa çok daha sonuçlar alınır. Cilt tipine göre 0.25mm’lik ya da 0.5 mm’lik ürünler kullanılabilir.

Hyalüronik asit ve bu maddeyi üreten hücrelerin sayısı biz yaşlandıkça düşer. Sonuç ise daha kuru, ince ve esnekliğini kaybetmiş bir cilttir ve bu da mimik kırışıklıklarının oluşmasına sebep olur. Dr. Roller’ın kendi kendini yenileyen kolajen oluşumu ile kırışıklıkların doğal yoldan giderilmesi, pigmentasyon, cilt esnekliğini artıran ve yaşlanmayı geciktirici etkileri kanıtlanmıştır.

Dr. Roller’da temel olarak yapılan işlem, üst ve alt deri tabakasına hiçbir şekilde zarar vermeden cildi gençleştiren; sivilce, yanık ve yara izleri için etkili bir çözüm olan düzensiz kollajen oluşumunu normale döndürmektir. Uygulamayla birlikte etkili bir solüsyon ya da uygun ilaçlar kullanıldığı takdirde sonuçlar çok daha belirgin hale gelir.

Dr. Roller tek başına sivilcelerin oluşmasını önlemek için yeterli bir uygulama değildir, fakat cildi daha iyi bir duruma getirebilir. Sivilcelerden tamamen kurtulmak için Dr. Roller ile birlikte başka bir bakım uygulaması yaptırmak çok daha başarılı sonuçlar doğuracaktır.

Dr. Roller’ın yanıklar için yapılan uygulamalarda çok etkili olduğu kanıtlanmıştır. Yanık bölgelere hücre yenilenmesini ve kolajen düzenlenmesini sağlayacak, alt ve üst deri tabakalarında 50-60 bin tane küçük iğne deliği bırakacak şekilde uygulama yapılır.

Pek çok yara tipi vardır. Dr. Roller ile 50-60 bin tane küçük iğne deliği oluşturulur ve bunların içine yara lezyonlarındaki hücrelerin yenilenmesini sağlayacak medikal maddeler verilir.

Çatlaklar, derinin alt tabakasını oluşturan elastinin zarar görmesiyle oluşan izlerdir. Kısa bir süre içinde çok kilo alanlar, hamile kadınlar ve gereğinden fazla süre bölgesel sprey ya da oral yolla adrenokortikotropik hormon alan kişilerde yaygın olarak görülür.

Saç dökülmesi genellikle yaşlanmaya bağlı olarak saç derisi hücrelerinin dejenerasyonu, saç köküne gelen besleyici maddelerin eksikliği, saç derisinin aşırı yağlanması sonucu derinin oksijensiz kalması, inflamatuar saç derisi hastalıkları veya gözeneklerde daralma ve strese bağlı bölgesel saç dökülme hastalığı yüzünden olur.

Ürün, saç köklerinin ve saç derisinin rahatlamasına yardımcı olur, böylece saç derisi iyileşir ve saç kaybı önlenir.

Uygulama döngüsü 4 haftalık arayla 5 seans gerektirir. Saç dökülmesi uygulamalarında günlük bakım, beslenme alışkanlıkları ve stres yönetimi de çok önemlidir ve bu işlemler uygun ilaçlar ve losyonlarla da desteklenmelidir.

Saç derisi üzerindeki saç yoğunlugu farkı 4 haftalık bir uygulama döneminden sonra gözle görülebilir şekildedir.


   


ünlülerin Estetik Felaketleri, tam bi fiyasko :P

ünlülerin Estetik Felaketleri, tam bi fiyasko :P

19 Ocak 2012 Perşembe

YÜZYILIN MUCİZE ÇAYI....



Yeşil Çay (Green Tea Extract)


Bu makalede Yeşil Çayla ilgili bilmek isteyeceğiniz tüm orijinal bilgiler bulunmaktadır. Fakat aşağıda bahsedilen faydaların sadece bir kısmı bilimsel araştırmalara dayanmaktadır. Geri kalanı ispatlanamamış iddialardır. Bu bakımdan yeşil çayın faydaları ile ilgili okuduklarınızı uygulamanız halinde oluşacak olumsuz durumlardan sitemiz sorumlu değildir. Bağışıklık sitemi zayıf olanlar, herhangi bir kronik rahatsızlığı olanlar doktoruna danışmadan yeşil çay kullanmamalıdır. Örneğin Troid hastaları yeşil çay kullanımında kendi iradeleri ile hareket etmemelidir. Kesin olan bir şey varsa o da yeşil çayın doğru hazırlanıp tüketildiği takdirde sağlığa son derece faydalı olacağıdır.

Yeşil Çay nedir? Nasıl yapılır?
Camellia sinensis yapraklarından üretilir. Siyah çay ile aynı bitkiden üretilir fakat gördüğü işlem çok farklıdır. Yeşil çay kısa bir işlemden sonra fermantasyona uğramadan fazla oksidasyona uğramadan kullanıma hazır hale getirilir, ancak siyah çay daha çok kavrulur ve fermantasyona uğrar bu da siyah çayın içindeki antioksidanları kaybetmesine yol açar. Yeşil çay içindeki kateşin maddesi, yeşil çay çok işlem görmediği için kaybolmaz bu madde özellikle polifenolle birlikte çok etkilidir. Yeşil çay yaklaşık 5000 yıldır Çin’de, Japonya’da ve Hindistan’da tıbbi amaçlarla kullanılmıştır.

Yeşil Çayın içindekiler(etken maddeleri): 
Yeşil çay içindeki aktif maddeler kateşinler, epigallokateşin gallat (EGCG) gibi flavonoidler, polifenoller vardır. E vitamini açısından zengindir, Yeşil çay da krom, manganez, selenyum ve çinko gibi ve bazı phytochemical bileşikler karotenoidler, tokoferol, askorbik asit (C vitamini), mineraller bulunur. Güçlü bir antioksidandır içerisindeki mükemmel bileşenler sağlıklı yaşam için doğanın bize sunduğu armağanlardır.

Yeşil çay nasıl kullanılmaldır/ yeşil çayın hazırlanışı
Yeşil çay ya da yeşil çay extratı satan bazı firmalar günde 12 bardağa kadar içilebileceğinden bahsetmiş olabilirler bu sayıya çıkmanızı asla tavsiye etmiyoruz. Hatta toz halindeki yeşil çay ekstratlarini kullanmamanız daha sağlıklı olacaktır. Zira karaciğerinize yük binebilir onun yerine yaprak halinde satılan yeşil çayları kullanınız. Bir büyük fincana 1-2 çay kaşığı yeşil çay atabilirsiniz. Yeşil çayı kaynatmayınız yeşil çayın üzerine kaynamış su ekleyerek demleyiniz, demlenme süresi 2 dakikadan az 6 dakikadan fazla olmamalıdır.(bu konuda çeşitli görüşler mevcuttur) İçerisine şeker koymayınız(şekersiz içemeyenler ekleyebilir) Şeker yerine bal koyabilirsiniz ayrıca yeşil çayınıza nane ya da zencefil de ekleyebilirisiniz. Yemeğin üstüne Yeşil Çay içmeyiniz sabah aç karınla ve yatmadan önce aç karınla içerseniz çok faydalıdır. Bilmediğiniz kalitesine inanamadığınız yeşil çayları almayınız.
Yeşilçayın faydaları aşağıda sayılacaktır fakat içerek tüketmenin dışında yeşil çayın şu şekilde faydaları da vardır. Yaralı bölgeye tampon yapabilirsiniz, gözleriniz şişmiş ise bir beze yeşil çayı koyup soğutur gözlerinize koyarsanız şişlikleri indirecektir. Yeşil çayınız poşet çay ise direk buzdolabında bekletip kullanabilirsiniz. Ayak mantarı için ayağınızı ılık yeşil çay içerisinde bekletebilirsiniz Yeşilçayın anti bakteriyel ve antiviral özelliğinden dolayı bir çok alanda kullanılabilir, yeter ki kullandıktan sonra kullandığınız bölgeyi durulamayın.


yeşil çayın faydaları   Yeşil çayı günde kaç fincan içmeliyiz?
 *Hiç içmeyenler En az 1 fincan içmelidir.
 *En mantıklısı günde 2-3 Fincan içilmesidir
 *5 fincandan fazlası size zarar verebilir.
 Bu konuda benim en çok güvendiğim kaynak 2002 yılında    başladığı araştırmayı 2006’da tamamlamış olan Japon bilim adamı Kuriyama’nın tavsiyesidir. Kuriyama herkesin günde en az bir fincan yeşil çay içmesini öneriyor günlük iki ya da 3 fincan çayın çok faydalı olacağını söylüyor 5 fincana kadar zararı yok.

Uyarı: Yeşil çay asla aşırı sıcak içilmemelidir. Antioksidan içerdiği için yemek borusu kanseri oluşumunu hızlandırabilir

Yeşilçayın Faydaları:
Yeşilçayın faydaları hakkında bilinenler son yıllarda yapılan araştırmalarla daha da artmıştır. Japonların uzun yıllar yaşamasının temel nedeni olarak yeşil çay tüketimi gösterilmektedir. Yeşil çayın bir tedavi yöntemi olmadığı destekleyici alternatif bir yöntem olduğu unutulmamalıdır.
  • Yeşil çay insan ömrünü uzatır ve insan sağlığına çok faydalıdır!
  • Diyet yapanlar muhakkak kullanmalıdır!
  • Anti hipertansif etkisi, anti bakteriyel etkisi, antiviral etkisi ve nöroprotektif etkisi vardır.
  • Uyarı:Şimdi yeşil çayın 30 dan fazla kanıtlanmış faydasını aşağıda okuyacaksınız fakat vakti olamayanlar için en önemlilerini belirteyim
  • Kalp rahtsızlığı olanlar, Obezite, Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklar bazı kanser türlerinde yeşil çay çok ama çok faydalıdır.
  • Japon bilim adamı Prof. Shinichi Kuriyama 4 yıl süren bir araştırmadan sonra yeşil çayın kalp hastalıklarına iyi geldiğini keşfetmiştir. Kuriyama’nın Japonya’daki Tohoku University in Sendai adlı üniversitesinde yaptığı yeşil çayla ilgili araştırmalara göre: (ilk 6 madde)
  • Günde 5 fincan ve daha fazla yeşil çay içenler günde 1 fincandan az Yeşil Çay   içenlere göre tüm hastalıklardan ölme oranları % 16 daha düşüktür. Yani Günde 5 fincan çay içenlerin ölüm riskleri %16 daha azdır.
  • Günde 5 fincan çay içen kadınlar diğer kadınlara oranla %31 oranında kalp hastalıklarından korunmuş olurlar.
  • Bu da demektir ki kadınlar yeşil çayın sağladığı faydalar konusunda, erkeklerden daha avantajlıdırlar.
  • Yapılan bu araştırmaya göre Siyah çayın da çok az bir faydasının olduğundan bahsedilmiştir fakat yeşil çay kadar etkili antioksidanlar içermemektedir.
  • Yeşil çayın Kansere faydası olduğu tespit edilmiş fakat Kardiyovasküler rahatsızlıklar (kalp hastalıkları) konusunda çok daha etkili olduğu belirlenmiştir.
  • Yeşil çayın içindeki Polifenol adlı antioksidanlar Kalp hastalıkları için son derece faydalı eşsiz bileşenler içerir
  • Kalp hastalıklarını önlemede ve yavaşlatmada yeşil çay içenler içmeyenlere göre %26 daha az risk taşımaktadırlar.
  • Bakteriyel ve viral hastalıklara karşı direnç sağlar
  • Nörodejeneretif hastalıkların önlenmesinde etkilidir.
  • Alerjilere iyi gelir
  • Artrit’ e iyi gelir
  • Kemik- mineral yoğunluğunu arttırır
  • Bağışıklık geliştirmeye yardımcı olur.
  • Grip belirtilerini ve soğuk algınlığının yok etmede önemli bir yardımcıdır.
  • Meme, pankreas, yumurtalık, kolerektal, ağız, kolon ve prostat kanseri gibi çeşitli kanser türlerine karşı müdahalede yeşil çay faydalıdır.
  • İltihapları ve ödemleri engeller
  • Diyabetle mücadelede yeşil çay size faydalı olabilir.
  • İnmeleri engellemede etkilidir.
  • Zindelik verir.
  • Kan basıncını düzenler
  • Obezite ve damar hastalıklarında dengeli beslenme ve egzersizle birlikte uygulandığında çok faydalı sonuçlar vermektedir, 
  • Şeker hastalığını önlemede son derece faydalıdır.
  • Alzheimer hastalığına ve hafıza bozukluğuna faydası araştırılmaktadır.
  • Parkinson hastaları için muhakkak kullanılması gereken bir bitkidir.
  • Diş çürümesini engelleyicidir.
  • Serbest radikallerden vücudu korur.
  • Lösemi’de gerileme sağlar
  • Böbrek taşlarının düşürülmesinde etkilidir.
  • Yorgunluğun önlenmesi etkilidir
  • Beriberi hastalığının tedavisinde kullanılmıştır.
  • Migreni hafifletir
  • Ağız kokusunu giderir
  • Boğazımıza ferahlık hissi verir.

Yeşilçayın Kanıtlanamamış Faydaları:
1- Multipl skleroz tedavisinde faydalıdır
2- Alzheimer ve Parkinson hastalığını durdurmada faydalıdır
3- Hücre bozulmalarını engellemede faydalıdır
4- Yeşil çay içmek, total kolesterol düzeylerini düşürür, iyi (HDL) kolesterolü düzenler, kötü kolesterolün (LDL) düşürülmesini sağlar. (Bu maddeden emin değiliz bir çok ciddi site kolesterolü düşürdüğü yazmakta)
5- Ekstradan kalori yaktırdığı söylenmektedir. (Aslında mevcut vücut yağlarını metabolizmayı hızlandırarak yaktığını söyleyebiliriz ama bu bize fazladan bir dilim ekmek yeme hakkı vermez)
6- HIV virüsüne karşı etkisi tam bilinmemektedir

Yeşil Çay’ın zararları: 
Sık idrara çıkma, Bulantı, kusma, uykusuzluk gibi zararlar söz konusu olabilir. Kafeine hassasiyeti olanlar içmemelidir.
He ne kadar kalp hastalıklarına iyi geliyor olsa da kalp, böbrek hastalıkları olanlar, psikolojik rahatsızlığı olanlar, pıhtılaşma sorunu yaşayanlar ve kanser hastaları doktorlarına mutlaka danışmalıdırlar. Hamile kadınlar, bebek emzirenler doktorlarına muhakkak danışmalıdırlar. Yeşil çayın erkeklere zararlı olduğu konusunda bazı sitelerde bilgiler var fakat araştırmamızda bu tür bilimsel bir bilgiye rastlamadık sadece kadınların yeşil çaydan organizma olarak daha çok faydalandıklarını söyleyebiliriz.

Püf Noktası: Yeşil çayın içindeki kafein uykusuzluk yapıyor ve bazı hastaların kafein alması yasaktır. Bu nedenle yeşil çayın kafeinini azaltmak için yeşil çayı ilk demlediğiniz zaman 30 saniye bekleyip oluşan demi döküp tekrar demlersiniz, böylece kafeinin zararlı etkisini bir nebze de olsa ortadan kaldırmış olursunuz fakat kahvedeki kafeine göre yeşil çaydaki kafein miktarı çok daha azdır. İlk demi dökmeniz antioksidanların varlığını da azaltacaktır.