Bloğuma hoşgeldiniz güzellikler.....




30 Aralık 2011 Cuma

Kuru ciltler için süper tonik formülleri.......

Cildi kuru ve nemsiz olanlar için ; rahatlatıcı, nemlendirici özellikli harika tonik. Sabah  akşam cilt temizliğinden sonra yuvarlak pamuk diskler tonikle ıslatılır tüm cilt özenle tamponlanarak silinir. Cildin çok  hassas olduğu durumlarda tonik sadece püskürtülür .Kuruması beklenir ve günlük bakıma devam edilir.
1-
   - 200ml gül suyu,
 -  5 damla ıtır yağı,  karıştırılır. Buzdolabında 4 ay saklanabilir.Sprey şişede hazırlanması kullanım kolaylığı sağlar.Her kullanım öncesi çalkalanmalıdır

.

2-
  - 1 yemek kaşığı çiçek balı,

-  5 damla kayısı yağı,

- 250 ml gül suyu , karıştırılır. Her kullanım öncesi çalkalanır. Buzdolabında uzun süre saklanabilir.

3-
 - 200 ml gül suyu,
- 50 ml ıhlamur çayı ( kaynamış suda 2dk kaynatılır, 5 dk bekletilir ve süzülür ) ,
- 2 damla ozon yağı . Özellikle lekeli, kuru, hassas ciltler için uygundur.Aynı zamanda uzun süreli kullanımda ciltteki lekeleri azaltır.

Kuru ve hassas cildi aşırı soğuk ve rüzgardan korumak için , mutlaka B 12 vitamini içeren  nemlendiriciler kullanılmalıdır..

                    Nemli, yumuşacık, bebek teni  pembeliğinde ciltler için  .......

İYİ SENELER



Sağlıklı, mutlu ,huzurlu, her şeyiyle güzel bir yıl olsun hepimize........

29 Aralık 2011 Perşembe

Güzelliğin tarihi



Kozmetik kullanımının tarihi, geçmişi çok eskilere dayanıyor. Eski Mısır’da kadınların göz kapaklarını boyamak için rastık kullandıklarını, Kleopatra’nın cildini beyazlatmak ve yumuşatmak için sütle yıkandığını biliyoruz. Günümüzden 3000 yıl önce, Eski Yunan kadınları kurşunkarbonatla boyanarak yüzlerini soldurmaya çalışıyorlardı.

19. yüzyıla kadar, yüz beyazlatmada, içinde karbonat, hidroksit ve kurşun oksit bulunan özel bir karışım kullanılıyordu. Her kullanımda bedende biriken bu maddeler, sayısız fiziksel rahatsızlığa neden olur; kimi zaman kasların felç olmasına ya da ölümlere yol açardı. 19. yüzyılda bu ölümcül karışımın yerine, içinde çinko oksit bulunan yeni bir yüz pudrası kullanılmaya başlandı. Göz pudrası olarak kurşun ve antimuan sülfürü, dudak boyası olarak civa sülfürü ve gözlerin parlamasını sağlamak için de güzelavratotu gibi zehirli maddeler kullanılıyordu
.

Terlemeyi önleyen ve etkin maddesi alüminyum klorür olan terlemeyi baskılayan koku gidericiler de 1890’larda ortaya çıktı. 1940’larda, yarattığı cilt sorunları nedeniyle, alüminyum klorürün yerini, günümüzde de kullanılan alüminyum klorohidrat aldı. Kozmetik endüstrisinin günümüzdeki anlamıyla büyümeye başladığı dönem, 20. yüzyılın başları. 1910’lu yıllarla 50’li yıllar arasında, gazete ve dergilerde çıkan yazılar aracılığıyla, kadınlara, egzersiz, diyet ve kozmetiklerle saç ürünlerinin düzenli kullanımının kendilerini daha çekici yapacağı anlatıldı. Daha önceleri bu tür güzellik yardımcılarının yalnızca ahlaksal değerlere bağlılığı kuşkulu çevrelere özgü olduğu düşünülürdü. Sinemanın bulunuşu ve renkli şilm yönteminin geliştirilmesi, kozmetik endüstrisi açısından bir dönüm noktası oldu. İlk kadın sinema oyuncularından Theda Bara’nın beyazperdedeki, Helena Rubinstein kozmetik ürünleriyle süslenmiş görüntüsü sansasyon yaratmıştı.

Rubinstein, rimeli ve renklendirilmiş pudra kavramını geliştirdi. Fransız sahne sanatçılarından etkilenerek gözleri renklerle gölgelendirmeye başladı; dudakları kırmızıya boyayarak belirginleştirdi. Hollywood’da makyaj sanatçısı olan Max Factor ise, o dönemlerde çok çeşitli ürünlerle kozmetik endüstrisine katkıda bulunan bir başka addı. Onun ürünleri, film teknolojisindeki gelişmelerin sonucuydu; çünkü, renkli filmlerde istenen etkilerin yaratılabilmesi için oyunculara farklı makyajlar yapılması gerekiyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın da kozmetiğin yaygınlaşmasında önemli rol oynadığı düşünülüyor. 1910’ların sonunda kadınlar hem toplumsal hem de ekonomik açıdan özgürleştiler. 1920’lerde, sinema sayesinde beyaz ten modası tarih oldu; artık, bronz ten modaydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında naylon çorap kıtlığı nedeniyle çıkan “bacak makyajı“ modasının ardından, 1950’lerde, bronzlaştırıcı ürünlerin reklamlarında artış oldu. Aynı yıllarda, televizyonun yaygınlaşmaya başlamasıyla, “Procter&Gamble” gibi sabun firmalarının sponsorluk yaptığı bazı radyo programları da televizyona taşındı. Kozmetik ürünlerinin reklamları yaygınlaştı. 1960’larda, hem takma kirpiklerin hem de “doğal” kozmetik ürünlerinin popülerliğinde artış oldu. Doğal ürünler, havuç suyu ve karpuz özü gibi bitki kökenli karışımlara dayanıyordu.

1970’lerde, ABD’de soyu tükenmekte olan canlıları koruma yasasının yürürlüğe girmesiyle, belli bitkilerin kozmetik üretiminde kullanılması yasaklandı. Sonraki yıllarda, hem teknolojideki ilerlemeye, hem de kozmetik pazarının doymak bilmeyen açlık duygusuna bağlı olarak, çok daha karmaşık ve çeşitli ürünler üretilmeye başlandı.                                                                            
                                                                                                       
                                                                                                               
http://www.ekoses.com/ekolojikyasamportali/assets/inc_blok_13.jpg

                                             
                                   

26 Aralık 2011 Pazartesi

Kuru ciltler için doğal formüller 2...

Cilt tipimiz ne olursa olsun sabah akşam uygun ürünle mutlaka temizlemeliyiz.Kuru ve nemsiz ciltler için yağ bazlı süt ve krem  formunda temizleyiciler kullanmalı, temizlerken cilt  nemini de korumalıyız.

Tamamen doğal temizleyici
 - 2 su bardağı su ,
- 1 avuç dolusu ıhlamur,
- 2 yemek kaşığı süt tozu ( veya  3 yemek kaşığı süt ),
- 5 damla kayısı yağı,

Kaynayan suyun içine ıhlamur,süt tozu ilave edilir. 5dk kaynadıktan sonra süzülür. Soğuduktan sonra  kayısı yağı eklenir  Her kullanım öncesi  iyice çalkalanır.. Sprey şişede buzdolabında 15 gün saklanabilir.Sabah ve akşam  pamuk üzerine püskürtülerek cilt temizlenir. Sonrasında gül suyu ile toniklenir.
Aynı fomülün içine 5 damla çay ağacı yağı ilave ederek makyaj temizliğinde kullanabilirsiniz.....


                                                                                                sağlıklı, güzel günler ........
                                                                                     
            

25 Aralık 2011 Pazar

Kuru ciltler için doğal formüller 1

Cildimizin yağ ve nem dengesini düzenleyen maske

- Üç  tatlı kaşığı bal , bir adet limon suyu,  iki tatlı kaşığı gliserin , bir yumurta sarısı iyice karıştırılır.  Muntazam karışması için ben mari usulu ısıtılarak hazırlanır..

Tüm yüze boyuna sürülür. Yaklaşık 30 dk sonra cilt ılık su ile yıkanır.Çok kuru ciltler haftada iki kez yapabilir.

nemlendirir,
canlandırır,
lekeleri azaltır,
 ince çizgileri siler,

Aynı tarifin içine limon suyu koymadan gözler için maske yapılabilir..:)
                                     

                           kolay gelsin.........

24 Aralık 2011 Cumartesi

Hacı annemin kış çayı.......


Abim 12,ablam 9 ,ben 5 yaşındayım.O zamanlar ilçemize kar yağdığında biz içinde kaybolurduk.Ve kar günlerce yağar,yağar dı..Biz üç kardeş tüm günümüzü mahalledeki arkadaşlarımızla dışarda geçirirdik.Karanlık olup  da eve geldiğimizde, çoraplarımı za kadar ıslanmış ve elimiz ayağımız buz kesmiş olurdu.

Hacı annemiz  ( babaannemiz )hiç söylenmeden kuru kıyafetlerimizi giydirir sobanın etrafına sıralardı bizi. Akşam yemeğimizi yer, ısınmanın etkisiyle kirpiklerimize kum torbaları asılmaya başladığında elimize çok sıcak bir içecek verirdi. Bu çayın tamamını  bitirmeden yatmamıza asla izin vermezdi.İçmezseniz yarın kar oynayamazsınız  der ve yeşil gözleriyle üçümüz ünde çaylarımızı bitirmemizi beklerdi.

Biz her zamanki gibi ertesi gün ve tüm kış boyunca karların içindeydik.Sağlıklı ve enerjik olarak.  Bunun sırrı o çok sıcak içmek zorunda olduğumuz çayda gizli idi.....
Bu çayın tarifini ister misiniz.......:)
KIŞ ÇAYI 
- 2 çay fincanı için,
2  çay fincanı  su,
1 çay fincanı pekmez,
5 adet karabiber,
1 çubuk tarçın,
5 adet karanfil,
1 adet küçük kök zencefil,
Fındık kadar nöbet şekeri,
 Çaydanlık veya büyükce bir cezvede su kaynayınca pekmez  ve diğer malzemeler ilave edilir.5dk kaynatılır ,kapatılır. 3-4dk dinlendirilir. Soğumadan süzülerek kaynar şekilde yudum yudum içilir.Ve hemen yatılır..

Soğuk algımlı ğı, öksürük, boğaz ağrılarına birebir gelir.

SAĞLIKLI SICAK ŞİFALI GÜNLER..........:)


KIŞ SEBZE VE MEYVELERİ





                                                                                                                                      

Soğuk günlerde bağışıklık sistemimizi destekleyen , içimizi ısıtan sebze ve meyveler....

Yıllar önce turfanda diye bir terim vardı hayatımızda .Mevsim sebze ve meyvalarınn ilk görüldükleri günler için kullanılırdı. Ancak şimdi bu sözcük unutuldu.Çünkü her mevsim her türlü sebzeyi  alabiliyoruz..

 Ama bu  sebze meyvelerin sezonunda ki etkenliğe sahip olmadığını da biliyoruz.Aslında tüm gıdalardan gerçek anlamda faydalanmak istiyorsak mevsiminde tüketmeliyiz.

Renkleriyle kokusuyla şifa dolu yurdum meyveleri ;

NAR: Nar  o güzel rengiyle , gizemiyle, al benisi oldukça iyi , gerçek bir antioksidandır. Bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe ve soğuk algınlığına karşı mükemmel bir koruma sağlar. Potasyum, lif, C vitamini ve niasin içerir. Nar aynı zamanda kolesterolün düşürülmesinde yardımcı olur. Anti oksidan özelliği nedeni ile son yıllarda cilt ve vücut bakımlarında kullanımı artmıştır.



PORTAKAL: Turuncu meyvelerin annesi, kokusu, tadı ile muhteşem.  Portakal içerdiği C vitamini ile soğuk algınlığı ve gribe karşı iyi bir koruyucudur. Karaciğer çalışmasına yardımcı olan portakal kanı da temizler. Cilt sağlığı içinde birçok faydası olan portakal C vitamini, B vitamini, potasyum, kalsiyum ve magnezyum açısından da zengindir.Çiçeğinden parfüm, kabuklarından gıda ve ilaç sanayiinde kullanılan esans elde edilir.Lifler ve organik asitler ve şeker açısından zengin içeriği vardır.

ELMA ,
İçeriğinde bulunan B grubu vitaminleriyle sinir sistemini destekleyen elma, C ve E vitaminleriyle de bağışıklık sistemini destekler. Özellikle kabuklarıyla birlikte tüketildiğinde bağırsak hareketlerini düzenleyerek kabızlık problemini giderdiği gibi, içeriğindeki pektinle ishalin giderilmesinde de etkindir.Baş ağrılarına iyi gelir.Kabızlığa , yorgunluğa birebir dir.


Pek çok Mineral ve vitamin içeren elmanın diğer faydalarını şöyle sıralayabiliriz....
- Zayıflamak için: Elmada sadece 50 kalori vardır ve içinde bulunan petkinden dolayı doyurucudur. Zayıflamak için mükemmel bir meyvedir. Düşük kalorili olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.
- Kabızlık için: Öğle yemeğinden önce yenen bir elma, bağırsakta bakterilerin çoğalıp azalmasını ayarlamada rol oynar ve bu sayede kabızlığı önler.
- Bağışıklık için: Elmadaki C vitamini vücudun savunma sistemini kuvvetlendirir. Bunun sonucu olarak soğuk algınlığı virüsleri vücuda giremezler.
- Dişler için: yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamaktan daha iyi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir.
- Kolesterol için: Elmadaki petkin Maddesi, zararlı kolesterolü (LDL) düşürür; atardamarları koruyan faydalı kolesterolü (HDL) yükseltir.
- Demir eksikliği: Demir, C vitamini ile birleştiğinde organizma tarafından mümkün olduğunca iyi şekilde alınır. Elmada her ikisi de vardır.


AYVA : Kokusuyla  beyinde  mutluluk hormonu üretildiğini biliyor muydunuz.?Hamile annelere ayva ye ki bebeğin gamzeli olsun , güzel olsun derlerdi..


Faydaları çok olmakla beraber , kronik kabızlık çekenlere ve tansiyonu yüksek olanlara önerilmez. (az miktar kompostosu yenebilir.)

İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir.

Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler. Vücudun gelişmesine yardım eder.

 Ayrıca haricen kullanımlarda ; merhem yapılarak kullanıldığı takdirde el ayak ve meme ucu çatlaklarını, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basur memelerinin doğurduğu şikayetleri giderir. Çekirdeğinden elde edilen jölesi helal gıda kaygısı olanlar için pastalarda kullanılabilir.Ayrıca bu jöle ciltteki hafif izler ,lekeler, ve elastıkıyet kaybı  içinde kullanılır. ( ilerki yazılarımda bununla ilgili tariflerimiz olacak.)
 Şöyle sıralarsak :


1-Damar sertliğini önler.

2-Karaciğer tembelliğine iyi gelir.

3-Ayva şurubu ishali ve dizenteriyi keser. Mideye ve bağırsaklara kuvvet verir.

4-Tansiyonu düşürür.

5-Safrayı tedavi eder.

6-Bronşite, öksürüğe ve vereme faydalıdır. Çekirdekleri kaynatılıp suyu içilirse göğsü yumuşatır.

7-Çekirdeklerinden yapılan merhem, dudak ve meme çatlaklarında, ekzamalarda kullanılır. Çekirdekleri kaynatılıp suyu içilirse göğsü yumuşatır.

8-Ayvanın yaprağını yakıp kül olmadan söndürüp iyice dövüp göze çekilirse çok faydalıdır.

9-Çiçeği baş ağrısını geçirir, kalbe, beyne iyi gelir.( kaynamış suda 5dk bekletilerek çay olarak )

10-Ayva suyu kabızlığı giderir.(çiğ olarak )

11-Çiçeği bal ile pişirilip emzikli anneye verilirse sütü bollaşır.

12-Yemekten önce yenilirse kabızlık, sonra yenirse ishal yapar.

KARNABAHAR: Enfeksiyon önleyici ve anti bakteriyel özellikleri olan karnabahar, kronik idrar yolları enfeksiyonları için bilinen en iyi sebze. Vitamin ve mineraller bakımından zengin bir besindir. A, C, B1 ve B2 vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, fosfor, fosfat ve demir minerallerini içerir. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak kabızlığı önler ve vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur.

 LAHANA: Düşük kalorili olması, idrar söktürücü özelliğiyle vücuttaki fazla ödemi atması ve toksin atıcı özelliğiyle vücutta biriken zehirli maddeleri arındırması lahanayı diyet yapanların favori kış sebzelerinin arasına sokmaktadır. Lahana aynı zamanda A, B ve C vitaminlerince zengindir.

CİLT HASSASİYETLERİ VE KURU CİLDİN SORUNLARI

   Cildimiz kuru ve hassas ise ;                                                                                                                              Dış ortamdaki soğuk, nemli hava, rüzgar; ev, araç içi ve işyerleri gibi kapalı alanlarda ısıtmaya bağlı kuru hava cildin dengesini daha da fazla bozar. 

Soğukta yüzeysel kan dolaşımı etkilenir, damarlar büzülür, dolaşım yavaşlar; buna bağlı olarak cilt üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturan sebum üretimi, hücreleri birbirine bağlayan seramidler  azalır, cildin koruma görevi zarar görür, su kaybı olur.  Kişi cildinde hassaslık, kızarma, nedensiz yanma hissi  duyar, hatta pullanmalar, çatlamalar oluşabilir. Bu koşullardan yüz, eller gibi açıkta olan yerler ilk önce etkilenir. Sağlıklı bireyde bunlar görülürken cildin zaten kuru olduğu durumlarda  daha şiddetli  görülür.

Kuru cildi daha iyi korumak için..
Dışarıda soğuk, rüzgar, yağmur; ev, büro, arabalar, mağaza gibi kapalı mekanlarda ısınma ile oluşan kuruluktan korunmalıyız. Yüz ve eller daha çok etkileneceği için, yüzümüzü ve ellerimizi sabah akşam, akşam daha yoğun olmak üzere nemlendirmeliyiz. Makyaj temizlenirken alkolsüz bir temizleyici kullanmalı, alışkın olduğumuzdan daha yoğun, daha zengin bir krem kullanmalıyız.

Yaşadığımız ortamı nemlendirmek önemlidir. Dış ortamla ısı farkını çok açmamak için iç ortam ısılarını 20 derece civarında tutmak,%30 nemli olmasını sağlamak önemlidir. Basit bir önlem olarak radyatörlerin üzerine su koymak ortamı nemlendirecektir.

Duş veya banyo sıcak olmamalıdır, sıcak su cildi daha da kurutur. Sık sık keselenmekten kaçınılmalı, temizlenirken gliserinli, yağlı sabunlar tercih edilmeli, banyo sonrası vücut sürtme hareketinden kaçınılarak, yumuşak hareketlerle kurutulmalı, nemlendiriciyi bu aşamada kullanmaya özen gösterilmelidir. Losyondan ziyade, daha yoğun olan krem formu tercih edilmeli,mümkünse kokusuz olmasına dikkat edilmelidir.

Dekolte, dirsek, diz, topuk gibi kırılgan, çatlamış veya çok kuru bölgelere daha fazla özen gösterilmeli, yağlı kremlerle (tatlı badem yağı gibi) masaj yapılmalıdır.

Eller çok sık yıkandığı için soğuğa özellikle hassastır, çatlamalar, soyulmalar hatta yer yer kanamalar olabilir. Gliserin veya gliserollü bir sabun kullanılmalı, suyla teması mümkün olduğu kadar azaltmalı, deterjanla temas gerekiyorsa muhakkak eldiven kullanmalıdır. Dışarı çıkarken nemi, yünlü eldivenlere göre daha iyi tutan deri eldivenler tercih edilmelidir. Günde birçok kez koruyucu el kremleri uygulanmalı, gece yatarken yoğun bir tabaka halinde yedirilmeli..

Bu arada da beslenmemize dikkat etmeliyiz. Özellikle cildi besleyen koruyan, nem veren gıdalara ağırlık vermeliyiz. Mevsim meyva , sebzeleri doğru şekilde soframıza gelmeli.Gün içinde düzenli aralıklarla su içilmelidir.

Unutmayalım cilt ; içerden beslenir dışardan desteklenir.

17 Aralık 2011 Cumartesi

herkese iyi hafta sonları.. kozmetik ve kişisel bakımın özverili emekçileri bol kazançlar......:)


CİLDİMİZ  BİZE  NELER  SÖYLER ?..

 Sabah yüzünüzü yıkadınız , kuruladınız , sanki cildiniz size biraz dar gelmiş gibi mi ?

 Yanaklarınız,ağız ve burun kenarlarınız derinden kaşınıyor mu ?

Sanki yüzünüz beyaz  A 4 kağıdı gibi mi ?

Gözlerinizin dış kenarlarında küçük çizgiler mi var ? Yoksa ????..

CİLDİNİZ İMDAT DİYOR..!!!!!!!!

Kuruyum, susuzum ,nemsizim, yağ ve su dengem bozuk , ph derecem düzensiz...

16 Aralık 2011 Cuma

CİLT TİPLERİ ..



    Selam ; bu gün ciltle ilgili bilgilerimize devam ediyoruz....
     
  Günlük yaşamda cildimizin yağlı mı , kuru mu , hassas mı  olduğu önemli midir.? Çok önemlidir. Neden ,çünkü yaklaşımlarımızın ip uçlarını verir bize. Yada kişisel bakım ve hijyenimiz için doğru alışveriş yapmamızda bize  rehberlik eder.

 Peki cildimizin hangi tipe uygun olduğunu nasıl öğreneceğiz..Ulaşabildiğiniz eğitimli cilt uzmanlarından  (  kozmetik reyonlarında sadece satış ve ürün eğitimi alanlardan değil  ) birebir cilt analizi ile,  mümkün değilse ; evde yapacağımız basit testlerle . Nede olsa cildimizi en iyi kim bilir .? Tabii her anını birlikte yaşayan siz .Çünkü cildimiz  , tenimiz  aslında nelerden hoşlandığını , neleri sevmediğini , ihtiyaçlarını bize söyler .Mühim olan onu duyabilmek ve anlıyabilmek tir.

15 Aralık 2011 Perşembe

Siyah Üzüm Çekirdeği Şifa Dağıtıyor | Alternatif Tedavi Şifalı Bitkiler

CİLT YAŞLANMASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Vücudumuzun sayısal yaşı ilerledikçe cildimizin dış görünüşü ve özellikleri değişir. Deri yaşlanmasını etkileyen faktörler çok çeşitlidir. Güneş ışınları, genetik miras , beslenme alışkanlıkları,kişinin yaşam şekli,cildin fiziksel ve kimyasal etkilere maruz kalması,aşırı alkol ve sigara alışkanlığı yaşlanmanın etkilerini arttırır. Tüm bu faktörlerden azami kaçınılması en azından fiziksel yaşlanmayı yavaşlatır. Deri vücudumuzun hacim olarak en büyük organıdır.Ve tüm diğer organlarımız gibi 20 li yaşlardan itibaren yaşlanmaya başlar.Deri yaşlanmasını etkileyen faktörler. - Genetik miras (aileden gelen cilt özellikleri ) , - Hormonlar (hipofiz, troid bezi , böbrek üstü bezi hormonları ve overler ), - Güneş ışınları ,
- Beslenme , - Sigara alkol, - Stres , - Çevre kirliliği olarak sıralanabilir. Derinin yaşlanma sürecinde gözle görmeye başladığımız belirtiler olur. Cildin yenilenme süreci azalır.En üst tabaka epidermis incelir, matlaşır ,nem kaybı oluşur. Nemsizlik cildin kurumasına ve kırışmasına sebeb olur. Özellikle göz etrafı ve ağız kenarlarında ilk çizgiler başlar. Dışardan beslenmesi yavaşladığı için küçük yaralar bile çok geç iyileşir. Aynı zamanda vücuttaki zararlı kimyasalların atımı da yavaşladığı için derinin bariyer özelliği bozulur ve ciltte egzema vb sorunlar başlar. Tüm bu yaşlanma sürecinin başlamasıyla deriye renk veren pigmentlerin sayısında da azalma olur.Bu da cildin güneş in etkilerine maruz kalmasına sebeb olarak ciltte renk düzensizliği ve lekeler oluşur. Derinin bağ dokusundaki bozulma ( elastin ve kollojen lifleri ) nedeniyle deri gevşer, sarkar ,elastik yapısı azalır, ince kırışıklıklar ve mimik çizgileri oluşur.Daha ileri yaşlarda deride kalın ve pürtüklü lekeler artar. Kılcal damar görünümünde artış ve kendiliğinden oluşan morluklar görülür.Cilt yapısal olarak kuru ise kırışıklık , yağlı ise sarkma belirginleşir. Tüm bu olumsuz etkileri yavaşlatmak ve daha sağlıklı ,canlı cilt ve deriye sahip olmak için güneşten etkin ve doğru bir şekilde korunmaktır. Ve devamında deri yaşlanmasını yavaşlatmak ve onarmak için düzenli ve beslenmek , cildin ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri düzenli almaktır. Özellikle cilt için önemli olan vitaminleri doğru şekilde tüketmek gereklidir.Tabi bu arada sigara , alkol vb kötü alışkanlıklar bırakılmalıdır. Kozmetik açıdan vitamin & mineral desteği mutlaka hekim önerisi ve kontrolünde alınmalıdır.

DERİ


Deri dış dünya ile bağlantımızı sağlayan bir organdır. Bu nedenle sağlık dışında sosyal boyutu da büyüktür ve bunu her gün ve her anımızda hissederiz. Deri her ne kadar kendini sıkça yenileyen bir düzene sahipse de zamanın olumsuz etkilerini en önce yansıtan kısmımızı oluşturur. Günlük yaşamın stresi güneş ışınları beslenme alışkanlıkları egzersiz gibi etmenler yaşlanmanın dışında deride de oldukça büyük etkiler yaratırlar.

Derimiz basit olarak 2 kısıma ayrılabilir;
Epidemis derinin üst tabakasıdır ve deri hücrelerini içerir. Dermis ise daha derindedir. Bu tabakanın altında ise yağ hücrelerinden oluşan subkutan doku bulunur.

Deri birçok katmandan oluşur. Epidermiste en üstte boynuzsu tabaka denen ve deri hücrelerinin özelliklerini kaybederek sadece deri proteini olan keratin (halk arasında ölü deri) ile dolarak oluşturduğu tabaka bulunur. Bu kısım devamlı olarak atılır. Ayrıca epidemiste deriye ve kıla renk veren pigmentleri üreten hücreler de bulunur.
Dermis ise deriye esnekliği sağlamlığı ve canlılığı veren katmandır. Bu tabakada elastik ve kolajen lifler elastikiyeti ve sağlamlığı sağlar. Ayrıca hyaluronik asit gibi lif yapısında olmayan çeşitli maddeler de bu lifleri oluştururlar. Sinir uçları ve kan damarları da bu tabakada bulunur.

Derinin daha altında ise subkutan doku diye adlandırılan cilt altı dokuda ise yağ hücreleri bulunmaktadır. Kıl keseleri ve yağ bezleri ise epidermiste folikül denen derinin dış yüzeyine açılan olukların içinde bulunmaktadır ...

                                                           Cildimizi iyi tanımak ;onun  genç ve sağlıklı kalmasının ipuçlarını verir.

14 Aralık 2011 Çarşamba

güzelliğin adresi: Kişisel Bakımın Rehberi

güzelliğin adresi: Kişisel Bakımın Rehberi: SELAM; Yaşımız kaç olursa olsun her anımızın güzel ve bakımlı olmasını isteriz değil mi ? Neden , çünkü biz kadınız. Yaratılışımız ge...